Eğer küfrü veya kötü huyları olan birileri ile ve hele de kendi meclislerinde ahbaplık yapar ve ‘ben onunla sadece takılıyorum, o kötülüğe iştirak etmiyorum; ayıp olmasın diye, veya belki düzeltirim diye takılıyorum’ dersen; bilmelisin ki;
Onun ortamında onun şartlarında, o bataklıkta, arslan gibi bir yiğit de olsan, sürüngenlere yenilirsin, yem olursun!.. Ve nihayetinde sen de bir sürüngene dönüşürsün!
Sen onu düzeltemezsin ama o seni bozar.. Karada arslan, bataklıkta ise timsah galip gelir.. Sahraya, karaya, yani kendi temiz dünyana çekersen belki tersi olabilir..
Ister küfr ister fısk olsun; muhataba ya mani olmalı men etmeli, ya da terk etmeli. Bilhassa küfr söz veya fiiller varsa ikrah harici hallerde beraberliği sürdürmek küfrdür, küfre rızadır..
Bu hatayı yapar ve kendimizi avuturuz bazen; yani kötü ortamlarda iyi kalabileceğimize, hatta kendimizi orayı düzeltebileceğimize inandırırız. Yanlış! Değil orayı ıslâh etmek biz dahi ifsâd oluruz!. O derse ki; ‘tamam, sen şunu şunu yapmazsın, sadece oturursun yanımızda’, sen de demelisin ki ‘sen gel, okuman şart değil, ben kitap okurum sen sadece dinlersin’.. Mesela yâni..
Zira hepimizin bir şekilde kötü yollarda olan bir akrabası, komşusu, yahut arkadaşı olabiliyor ve bizi de o bataklığa çekmek isteyebiliyor. Adeta, ben battım hadi sen de bat dercesine!..
Bu dünyada böyledir. ‘Yapmak zor ama yıkmak kolaydır’. Bir binayı aylarca yıllarca yaparlar ama bir zelzele veya patlama ile tuzla buz olur. ‘Sıhhat sirayet etmez yayılmaz ama hastalık bulaşıcıdır’. Bir tek hapşırığa bakar bazen.. ‘Velâ ve Berâ’nın hikmetlerini idrak eden bir arslan, sürüngenlerle bataklığa girmez..
Levent Akıncı