Kategoriler
Güncel

Ateist Celal Şengör’e Reddiye

Pokunu yemiş olmasıyla tanınan Profesör Celal Şengör bir programda Sümerolog bozuntusu Muazzez İlmiye Çığ’a paralel olarak şunları sayıklamış:

“Onların hepsi masal. İbrahim diye bir adamın yaşadığı malum değil. Bütün bu söylenen kişiler tarihte yok. Bunların hepsi o 3 tane kutsal kitap denilen, aslında Suriye din geleneği, Mezopotamya din geleneğinden türemiş bir yan branştır. Museviliğe bakıyorsun Musa’dan bahsediyor ama adamı tarihte bilinmiyor yok öyle birisi. Museviliğin kitabına bakıyorsun Mısır’dan çıkış diye bir şey var. Yok öyle bir şey.”

Çeşitli makalelerimde de zaman zaman temas ettiğim gibi; Ateistler, gerek Yahudilik ve Hristiyanlığın diğer Dinlerle olan benzerliklerinden gerek “İslamiyet”e benzedikleri çeşitli inanç ve ritüellerinden yola çıkarak, Peygamberlerin kadim ilkel ve çok tanrılı dinleri haşa kendi uydurdukları tek tanrı fikriyle değiştirip dönüştürdüklerini iddia ediyorlar! Bütün din ve kültürlerdeki müşterek veya benzer bazı inanç ve uygulamaların Adem’den beri var olan Hak dinin ve gelip geçen Peygamberlerin tabiri caizse “Muharref kalıntıları kırıntıları” olabileceğini kabul etmek bir yana, böyle bir hakikati, hatta bir an durup bunun böyle olabileceğine ihtimal verme düşüncesini bile akıllarından itinayla ve korkakça uzak tutuyorlar. Buna dair bir kaç delil sayacak olsak panikliyorlar hemen..

Çokça Tabuları ve Totemleri olan bu kimisi Kemalist kimisi Feminist kimisi Apoist olup ortak noktaları “Ateizm” olan güruhun en çok kafalarını karıştıran, ve çürütülmesinden en çok da korktukları konudur bunlar.. Hoş, doğrudan doğruya bir fevkaladeh metafizik parapsikolojik hadise ve apaçık bir mucize görseler bile inanmazlar da.. Nitekim Evrimağacı adlı ateist grupla yaptığı bir sosyal medya söyleşisinde böyle bir şeye tanık olsa bile yine de iman etmeyeceğini belirtmişti Celal Şengör..

Bu yüzden; bizim bu tür makale ve videolarımız, evvelâ yakîni şuuru artsın diye biz iman ehline ve sonra da bu dinsizlerin tesirine kapılan kayıp nesle matuftur.. Sonra da bu azgın güruha, hem bir nasihat ve de hem bir inzardır ve tokattır!

Mesele içinde mesele açmayacağım. Kitaplar dolusu konu bunlar. Burada kısaca doğrudan Celal Şengör ve Muazzez İlmiye Çığ gibi “Ateist-Kemalist” malum zümrenin bir iddiasına dair bir iki kelam edeceğim.

“Bilinen tarihte Musa diye biri ve Mısır’dan çıkış yok” diyorlar meselâ..

İki şeyin cahili bu kefereler; iki şeyi bilmiyorlar, gözlerinden kaçıyor veya bilerek gözardı ediyorlar;

-Birinci nokta; Tarih biliminde bir subut bulmuş, tevatür kere tevatür olmuş sabitler vardır; bir de zaman içinde peyderpey yeni deliller bulundukça dolan boşluklar veya değiştirilen güncellenen kısımlar vardır! Nice bilinmeyen karanlıkta kalan şey zaman içinde aydınlığa kavuştuğu gibi, nice doğru bilinen şey de çürütülmüş ve yanlış olduğu isbat edilmiştir.

-İkinci nokta; Firavunlar devri Mısır’ını iyice bilmek anlamak gerek. Basit bir misal ve mukayese ile mühim bir ışık tutacağım bu mevzuya; bildiğimiz gibi Mısır halkı firavunlarına tapardı, onları tanrı veya yarı tanrı gibi görürlerdi. Dolayısıyla da kabartmalarda vs firavunlarına toz kondurmazdı, mağlubiyetleri, hezimetleri vs acziyetlerini mümkün mertebe yazmazlardı, ama mesela onlarla çok zaman boyunca çağdaş olan Hitit halkı ise tam tersine tanrılarına hesap verdikleri anal denen tabletlerde rapor sunar gibi tarihi kaydederlerdi.. Bu anal yani yıllık rapor işini bizzat Hitit kralları yaptırırdı ve tanrılara hesap verme amaçlı idi..

Düşün ey akıl sahibi! Hangi taraf tarihi doğru yansıtır? Bir tarafın yenilgi ve hezimetlerini olduğu gibi aynen yazması neredeyse imkansız iken, diğer tarafın ise yalan söylemesi tahrif etmesi neredeyse imkansız idi..

Bu arada; bilâteşbih mesela bizde İslâmî ilimlerde de bazı Ehli Sünnet alimlerin şöyle bir görüşü vardır; Şiilerden asla din öğrenilmez ve hadis rivayeti alınmaz, fakat eğer icab ederse Haricilerden hadis rivayeti alınabilir.. Harici kaynaklı bir hadis duymadım hiç ama teorik olarak olabilirliğini biliyorum böylece. Peki neden şiilerden bilgi alınmaz da haricilerden alınabilir demiş bir kısım alimimiz? Çünkü Zındık Şiilikte kendilerinden olmayanlara bilhassa Süniilere karşı takiyye yapmak munafıklık yapmak bir “vecibedir” ibadettir! Haricilikte ise büyük günahlar insanı kafir yapar ve yalan söylemek de büyük günah olduğu halde onlara göre “küfürdür”.. Yani bir şiinin doğru söylemesi neredeyse imkansız olduğu halde bir haricinin ise tam tersine, yalan söylemesi neredeyse imkansızdı.. Bu gerekçe ile iki sapkın fırkadan hariciler tercih edilmiştir hadis rivayetinde.. Tarih İlmiyle ve İslam tarihiyle ilgilenenlerin parantez arasında bu inceliğe dikkatini çekerek konuya döneyim.

Evet, Mısır kayıtları her zaman taraflı ve tahrifçi iken görülen o ki Hitit analları daha dürüst ve objektif..

Meselâ bunun en kesin ve açık görüldüğü bir yer de Mısır-Hitit arasındaki Kadeş savaşı ve bizlere tarih dersinde bilinen tarihteki ilk devletler arası anlaşma olarak ögretilen Kadeş antlaşmasıdır..

Bu arada, bu bilgi de çürütüldü, daha farklı ülkelerde daha eskide başka da anlaşmalar yapıldığı biliniyor artık.. Tarih bilimi böyledir işte! Sabitleri olduğu gibi değişkenleri de var.. Delil bilgi belge keşfedildikçe sürekli güncellenen bir bilim..

Bildiğimiz gibi Mısır hiyeroglifleri geçen asırda, Hitit tabletleri ise bu asırda ve daha yakın bir zamanda çözüldü tercüme edilebildi..

Eman alınarak Mısır’a prenses ile evlenmeye giden bir Hitit prensinin yolda Mısır’lılar tarafından öldürülmüş olması ve Mısır devletinin yayılmacı istilacı tavrı sonucunda sorunlu bölge olan Suriye’de Kadeş mevkiinde büyük bir savaş gerçekleşmiştir.

Yakın zamana kadar bu savaş hakkında sadece Mısır yazılarından bilgi edinilebildiği için savaşın Mısır’ın zaferi ile sonuçlandığı düşünülüyordu.. Ta ki Hitit tabletleri keşfedildi ve çözümlendi, işin öyle olmadığı, Ramses’in rezil olduğu ve sonraki senelerde sınır bölgesinin yani Suriye ve Lübnan’daki Amurru ve Amka beldelerinin vs Hititler’e tabi edildiği netleşti.

İlgilenenleri bu husustaki kitaplara, uzman tarihçilere ve ilgili belgesellere havale ederiz.

Şimdi düşünelim; İbraniler yani Yakuboğulları yani Beniisrail, başlarında Musa ve Harun Aleyhimasselâm ile Kızıldeniz’den geçmiş, Firavun ve ordusu rezil ve zelil olmuş; böyle bir hezimeti yazar mı Mısırlılar? Veya, onların yok saymış olması hakikatte olmadığının delili midir ve başka medeniyetlerin kaynaklarına girmediği ve bir gün er geç keşfedilmeyecegi ne malum? Veya mesela Mısır ve Suriye kazılarında o dönem ibranilerine ait buluntu ve yazılar bulunduğunda ne yumurtlayacak Celal Şengör?.. Sahtekar Mısırlılar’ın Israiloğulları hakkındaki suskunluğuna inanıp da, üç dinin de binlerce senelik tevatürüne rivayetine inanmayan bir beyinsiz ancak acı tadını aldığında anlayacaktır yediği pokun ne olduğunu!

https://www.ayncalut.com/fareler-ve-ideolojiler/

https://www.ayncalut.com/kemalistlere-tarih-dersi/

https://www.ayncalut.com/din-ve-ahlak-soyut-resmi-ideoloji-somut-oyle-mi/

https://www.ayncalut.com/bayburt-bayburt-olali/

https://www.ayncalut.com/psikoloji-mi-ideoloji-mi/

https://www.ayncalut.com/cumhuriyetin-sumerolog-mursidesi/

Levent AKINCI