Bildiğimiz gibi cihan harbinde Bayburt da bir çok Doğu Anadolu beldesi gibi 1916’da Rus işgaline uğramış, bilhassa 1917’de içeride rejim değişikliği yaşayan Rusya’nın çekilmesi ve çekilirken de av köpeklerini yani işgalci Taşnak çeteleri silahlı olarak geride bırakmasıyla büyük mezalimler yaşamıştır. 1918’e kadarki sürede Doğu Anadolu’da Ermeni çeteler Müslüman Türklere ve Kürtlere türlü türlü zulümlerde bulunmuş ve düzenli birlikler ve milisler yaklaştıkça da şehirleri kasabaları yakıp yıkarak kaçmışlardır. Halk ‘Sene gardaş ille bu sene’ ağıtı gibi ağıtlarda bir türlü bitmeyen bir zulmü dile getirmiştir. Bu zulmü gören beldeler için asrın en uzun yılı olmuştu o yıl..
Bayburt’ta kör Arşak adlı sözde generalin komutasındaki Ermeni güçleri bir yıl boyunca bölgeye kan kusturmuş, her türlü yağma, gasp, cinayet ve ırza tecavüze imza atmışlardır.. Bu şerefsizlerin torunları bu günde ya Aynelarap’ta pkk safında ya Halep’te rafizilerin safında aynı cürümlere imza atmaktadırlar..
Bayburt’ta bu sene yine ana caddede gerçekleştirilen “21 Şubat 1918 Bayburt’un işgalden kurtuluşu” tiyatrosundan kesitler görünce bir iki kelam etmek istedim.
Evvela şunu hatırlatmakta fayda var, Ermeniler bu, caddedeki kurtuluş tiyatrolarındaki gibi, Taş Mağazalar’ın önünde Türkler ile yüzyüze çatışma yaşayarak sürülmediler Bayburt’tan. Çoğumuz çocukken öyle zannederdik sahnelenen temsili mağaza maketlerini ve oyunu seyrederken..
Çoğu ilde kasabada olduğu gibi Bayburt’ta da katliam yapa yapa tahliye ettiler. Kaçarken yakıp yıktılar yani..
Taşnakçı Ermeniler’in Bayburt’tan çıkışları tam olarak şöyle olmuştur; sağ kurtulan ahali ve mağdurlardan rivayet olunur ki, halkı bilhassa erkekleri Taş Mağazalar’a kapattıkları o son gün, kâh ateş açarak kâh süngüleyerek kâh odalara bacalardan gaz yağı döküp yakarak katliama devam ederlerken, birden bire korkunç bir patlama sesi duyulur. Güçlü toplarla Türk ordusu geldi zannıyla Ermeniler katliam anında apar topar kaçarlar. Zaten düzenli ordunun ilerlediğini haber aldıkları için çekilmekteydiler. Fakat katliam günü aniden kaçmışlardır. Sonradan anlaşılır ki, Ermeniler’in şehrin öbür tarafındaki Binbaşı Hanları denilen binalarda bulunan cephaneliği infilak etmiştir..
Tabi o ana dek de beş yüze yakın müslümanı taş mağazalarda şehid etmişlerdir, altmış civarında mahpus, bazıları yaralı olarak kurtulabilmiştir. Ya kapatıldıkları mağazalarda arka taraftaki duvarı delerek ya ölü süsü vererek veya o sırada çocuk olan ve bacadaki hepende saklanarak sağ kalan Behçet dede gibi vs çeşitli suretlerde hayatta kalabilmiştirler. Allah hepsine rahmet eylesin. Zaten aniden silah seslerinin kesilip bittiğini ve bir kadının ‘çıkın, Ermeniler gittiler’ dediğini de o sağ kalanlar anlatmıştır.. Bunlar canlı şahitlerle yapılan çeşitli röportajlarla ve matbuatla yayınlanmıştır..
Halktan bazıları katliam başladığında bir Türk kadınını Binbaşı Hanları’na doğru giderken gördüklerini söylerler. Feda eylemi (İstişhad: yani Şehadet saldırısı) yaptığı, cephaneliği onun ateşe verip patlattığı rivayet edilir. Allah şehadetini kabul etsin.
Ermeniler’in ani çıkış yaptıkları, yani belli ki akut bir hadise olduğu, zaten de bahsedilen infilakın gerçek olduğu bellidir. Öyle olmasa o sağ kurtulanları da ilerleyen saatlerde tesbit eder katlederlerdi. Diğer şehirlerde bu tür bir âni kaçış öyküsü duymadım. Birden hatta katliamı sonlandıramadan ansızın terk ediyorlar Bayburt’u..
Yani demem o ki; bu kurtuluş tiyatrolarındaki Türk milisler kovalıyor Ermeni çeteciler kaçıyor olayı olmadı, daha doğrusu sıcak çatışma şehirde olmadı, Masat tarafında vs bir iki yerde önce milis Türkler sonra da Erzurum tarafında da düzenli Türk ordusu yetişip Ermeniler’e vurmuş derler, ama tam olarak oyundaki şekilde bir hadise olmamıştır. Türk ordusu üç gün sonra Bayburt’a yetişip giriş yapmıştır..
Bozok Yozgat’lı dip dedem Gazi Ali de bölük emini ve muharip asker olarak şehre giren Türk ordusundaydı. Dip ninem Bayburt Galer’li Kadıgilin Mecbure hanım ise o sırada muhacirlikte Niğde Bor tarafında imiş. Muhacirlik dönüşü tanışır evlenirler. Hadiseleri babalarımız zaten büyüklerden şifahen dinlemişler bize de naklettiler, devre tanıklık etmiş canlı sahitlerin bazı röportajları da çeşitli şekillerde yayınlandı, ilgilileri oraya havale ederiz..
Ayrıca, katliam günü yaşanan ve tüm şehri sallayan patlamayı herkes gibi Behçet dede de naklediyor. Çocuk olan Behçet Karabulut, o sırada evin bacasındaki hepen denen minik baca-duman kulübesinde saklanmakta imiş. Evvelce Rus ordusuyla gelmiş bir Türkistan asıllı tabip tarafından gizlice ikaz edilmiş, ‘evladım bu Ermeniler büyük bir işe hazırlanıyorlar, belli ki bir şeyler yapacaklar, git saklan bir yere herkesi de haberdar et’ demiş ve bir kaç gün sonra da meş’um hadise yaşanmış, Behçet dede o sırada küçük bir çocuktur aklı yettiğince sağa sola sızdırmış bunu, ve katliam günü Ermeniler’in ev ev gezip tutuklamaları başlayınca kendisi de bacaya saklanmış ve iki gün oradan çıkmamıştır. Bunda, çığlıkların, silah seslerinin ve o büyük patlamanın, ve Taş Mağazalar’dan yayılıp tüm şehri saran yanık et kokusunun da etkisi büyük tabi ki. O koku günlerce durmuş şehirde.. Altmışlı yıllarda Behçet dede babama bizzat anlatmıştır bu olayları. Babam da bana anlattı. Makale olarak da yazıp sosyal medyada hemşehri gruplarında da paylaştıydı zaten.
Canlı şahitlerin ve sonraki neslin naklettigi tüm bilgiler masaya konduğu zaman şu anlaşılıyor; kendilerinin sebep olduğu kıtlığı sefaleti de fırsat bilen Taşnaklar Bayburt’ta, köylere erzak dağıtılacak vs yalan haber yayarak toplanmayı sağlamışlar ve geleni alıkoyup tutuklamışlar, merkezde ise halkın hemen hepsini ev ev arayarak tutuklamış silah zoruyla mağazalara getirmişler. Zaten nüfus muhacirlik sonrası o anda bini bile bulmaz hatta daha da azdır. Çoğu yaşlı, sakat, çocuk ve mustazaf.. Velhasıl Taşnaklar beş yüze yakın müslümanı feci surette katletmişlerdir.. Ve bir ninemizin feda eylemi sonucunda aniden kimisi atlı kimisi yaya olarak Erzurum istikametinde doğuya doğru firar etmişlerdir. Böylece bir miktar insanımız hayatta kalabilmiştir. Ermeniler kaçar kaçmaz sağ kurtulanlar derhal yaralılara müdahale etmişlerdir..
Bu hadiseler için bir gün belgesel film vs olarak daha gerçekçi canlandırmalar yapılabilir. Mesela Ermeni işgali günlerinde şehid Irfani ve çetesinin sağda solda Ermeni mufrezelerine pusu atıp tavuk gibi avladığı gerilla harbi gibi.. Veya Hafız’ın Kör Arşak ile işbirliği ve Gobuk Sultan’ın evinde saklanan İrfani ve çetesini ihbar etmesi vs.. Kısacık sokak tiyatrosu ile mümkün değil bunlar, ama film, belgesel film veya beş on perdelik piyes şeklinde kısmen mümkün..
Antep’li Karayılan ve Şahin Bey veya Maraş’lı Sütçü İmam neyse Bayburt’lu İrfâni de odur.. İrfani, Pîri, Gobuk Sultan, Bayburt’ta katliam günü Ermeniler tarafından Taş Mağazalar’ın karşısındaki ahşap otele getirilmiş olan ve tecavüz edilmemek için kendini pencereden atan hanımlar, yahut Bayburt Kırzı köyünde tecavüze uğramamak için kendilerini kuyulara atan merhume hanımlar ve daha niceleri.. Ve o, feda eylemi yaparak işgale ve katliama son verdiren meçhul kadın.. Allah hepsine rahmet eylesin..
http://www.ayncalut.com/iffet-aniti/?amp
Levent AKINCI