“Onlar dünya hayatının sadece zahirini bilirler, ahiretten ise tamamen gâfildirler” Rum Suresi 7. Ayet
Nette ünlü fizikçi Hawking’in yaradılış konusundaki sözlerini nakleden bir videoya denk geldim.
Eşyanın, en sade en basit en küçük zerrâtın partiküllerin bile, hakikatine mahiyetine keyfiyetine asla vakıf olamayan insanoğlu, bir de çıkıp cümle mahlukatın halıkı hakkında cahilce ve şeytanca konuşunca..
Hawking’in Hâlık Teâlâ’yı ve mahlukatı ibda ve halk etmesini yaratmasını reddederken, Toprak ve Çukur-Tepe benzetmesi gibi şeylerle herziyatta bulunduğunu, hem Heisenberg ve Bohr gibi kuantumcuların enerji kütle teorilerinden yola çıkarak tahminler yürüttüğünü hem de işine gelince ters görüşteki sıkı kuralcı Einstein’i referans gösterdiğini, yani hem yasalardan hem de olasılıklardan bahsettiğini, zann yürüttüğünü, kısacası fiziğin kimyanın bilimin dışına çıkıp felsefe yaptığını gördüm. Hani biz fizikten ve diğer bilimlerden istifade ediyor ve fakat onların da dışına daha doğrusu üstüne çıkıp dîn ile nazar ediyor ve en nihayetinde kocakarı itikadı üzere olarak “Hikmetinden sual olunmaz” diyoruz ya.. Bilateşbih, o da onun inancı yani.. Bilim değil burada konuştukları.. Bilimi bir Felsefeye hizmet ettiriyor sadece..
Üstelik bahsi geçen kuantum görüşü de tersi olan eterci görüş de esasen yaradılış inancını çürüten şeyler değil. Bilâkis din ile nazar edildiğinde ateizmin ve agnostisizmin ve deizmin beynini dağıtan fikirler zuhur ediyor. Ve üstelik hem kuantum hem eter aynı zamanda ikisi de mevcut olması da mümkinattandır. Allahualem..
Bir kuantumcu, enerji kütle bahsi için, Hakk Teâlâ her an yeniden yaratıyor her an kün diyor bir an kün demese evren karışır hatta yok olur dese, ve Fatır Suresi 41. ayetteki “Gökleri yeri zevâl bulup yok olmaktan Allah tutuyor” veya maddeler arasındaki uzaktan etki için Ra’d Suresi 2. ayetteki “Gökleri direksiz yükselten” cümlesini örnek verse; veya da bir eterci/esirci, Yasin Suresi’nde 40. ayette geçen semâdaki seyyâreler için “Her biri bir felekte yüzerler” ayetini örnek verip, boşluk diye bir şey yok, her şey bir şeyin içinde yüzüyor, o da esir maddesi olabilir, ve evrende maddeler arasında temas yoluyla etki vardır dese; oturup üzerine tefekkür edilir görüşler bunlar. Ben ise her ikisi dahi mucizevi bir şekilde aynı zamanda mümkündür, bilemeyiz, “Allah en doğrusunu bilir” der ve kati bir fikir beyan etmez, o büyük Sahra veya Taklamakan çölündeki Türk, Arap, Berberi ihtiyarları veya ninelerimiz Anadolu kocakarıları gibi “Hikmetinden sual olunmaz” der susar ve ‘Âlem‘ ve ‘Beni Adem‘ gibi mahluk ayetler olan iki kitabı ve kelâmi ayetler olan ‘Kur’an‘ kitabını okumaya ve hayret makamında temâşa etmeye devam eder, ve Ali İmran Suresi 190 ve 191. ayetleri mucibince zikre ve fikre gayret gösteririm..
Bu arada, hatırlayalım, olasılıkçı kuantumcu görüşü topa tutan ve “Tanrı zar atmaz” diyen kuralcı Einstein’e Bohr’un cevabı çok ibretliktir; “Tanrının işine karışma!”..
Öyle zannediyorum ki Hawking de “felsefi şüphe küfrü” değil de, sağlık durumu vs sebeplerle “kadere isyan küfrü” ile düşmüş bu inkâra. Çoğu ateistte olduğu gibi.. Sonra da bu, dinden ve tanrıdan güya hâşâ intikam alma girişimine yani kalbinde kibirle çaldığı minareye aklınca bir takım felsefi kılıflar bulmuş. Secde etmeyen iblisin kalbindeki kibrini, ‘ben ateşim o toprak’ diyerek mantığa bürüme böylece perdeleme çabasındaki gibi.. Hawking Toprak, Çukur ve Zirve örneğini vermiş. Ama Ateşe talip olarak.. Çok ibretlik çook.. O öldü gitti. Siz ibret alın ey insanlar. Henüz vakit varken.. ‘Peygamberler doğru söylemişler’ denilecek olan o gün gelmeden evvel..
Zirve ve Çukur sözünü ben de çok telaffuz ederim makalelerimde. “Fareler ve İdeolojiler” gibi makalelerime göz atılırsa ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.. Biz müslimler insanlığın tepesi zirvesiyiz, satanist ve anarşistler ise çukurun dibi.. Ne demek istediğimi anlamakta güçlük çekilebilir. İlgili makaleyi okuyalım.
Bu video üzerine kısa bir hatırlatma yapayım dedim; Akıl-Bilim çok meselede hatta her meselede, ama bilhassa şu dört meselede sonsuz ve onulmaz bir acizlik içindedir;
1) Metafizik ve Parapsikoloji. Nebevî mucizeler ve salihlerin kerameti ve facirlerdeki istidraclar vs bir yana; sıradan insanların bile zaman zaman yaşayabildiği sadık rüya, hissi kablel vuku yani içine doğmak, hikmetli tesadüfler yani tevafuk, nazar, musallat vs çeşitli gaybi haller, tabiri caizse metafizik parapsikolojik paranormal hadiseler, aklı bilimi aciz bırakıyor, hep de bırakacaktır..
2) Ahlâk ve Hukuk. Fareler ve İdeolojiler gibi makalelerimde de isbat ve izah ettiğim gibi, ahlâkın da hukukun da kaynağı akıl bilim değildir. Bir insan vahyi reddettiği anda tutarlı olmak adına aslında hiç ama hiç bir inanç ve ahlâk ve hukuku, hiç bir değeri kabul etmemesi gerekir. Salt bir anarşi düşüncesinde olması gerekir. Çünkü ahlâk da hukuk da akılla bulunmaz, vahiyle bildirilir akılla bilinir. Akıl gaye değil vasıtadır. Elbette her dinsiz her türlü ahlaksızlığı yapar demiyoruz, hâlâ bazı konularda ahlaklı davrananlardaki bazı iyilikler hilkatin fıtratın onda tamamen tahrib olmadığını ve şeriatın ahlakın nomosun kültürel izlerinin, din ve fıtratın hâlâ bazı kalıntı ve kırıntılarının varlığını gösterir.. Âdeta âlemde mutlak hayr vardır mutlak şer yoktur hakikatine muvafık olarak insanda fıtri olan hayrdır, şer değil. İyilik, tabiri caizse kuvve olarak potansiyel olarak mevcuttur mündemiçtir, ama iyiliği kuvveden fiile potansiyelden kinetiğe çıkartacak olan dindir.. Maden ve keşif ve işleme meselesi yani .
3) Âdem nesli. Hususan Peygamberler.. Hayatları boyunca asla yalan söylememiş ve üstün ahlâkları ile düşmanları tarafından bile emîn insan diye vasıflandırılmış binlerce nebi ve velinin ‘Yaratıcı vardır ve birdir’ sözünde ittifak etmiş olmaları.. Bir şehrin en yalancı beş on kişisi bile sırayla gelse deseler ki ey falanca evin yanıyor koş. Biri dese ikincisi dese üçüncüsü aynı şeyi dese.. Daha ikincisinde yandım anam diyerek koşar herkes.. Çünkü bir icma bir ittifak var ağız birliği var değil mi? İtibar eder insan. Bilateşbih, hayatlarında hiç bir defa ahlaksızlık ve yalancılık görülmemiş binlerce Salih kul, insanlığın en doğruları, bir konuda icma ittifak hâlinde ise. İtibar etmemek İman etmemek vicdan ve akıl kârı mıdır?
4) Âlem. Ve nizâmı. Ve onun için şart olan ilim, irade, kudret.. Zerreden küreye mikrodan makroya akılsız şuursuz ilimsiz iradesiz şu alemin mumkinulvücud olup, mutlak bir ilim irade kudret sahibi olan vacibulvücud tarafından yoktan var edilmiş olduğu ve O’nun tek hakim-i mutlak olduğu hakikati.. Âlemin mevcudiyet ve düzeni, ahengi, ve de teğayyürü; halıkı ve sahibinin hem de bir tek halık ve sahibinin olduğunu gösteriyor..
Bu hususta “Fareler ve İdeolojiler” başlıklı makalemi ve “Gelişim Psikolojisi Evrimi Çürütüyor” başlıklı makalemi tavsiye ederim.. Zaman Mekân Biçim ve Olasılıklar konusunda ise “Zaman Mekân” başlıklı makalemi tavsiye ederim.. Psikoloji ve Fizik arasındaki müşterek bir mesele olan “Zaman, Mekan, Biçim” meselesine farklı bir bakış sergileniyor bu kısa makalede.. Psikolojideki çağrışım ilkeleri ile fiziğin varoluş konusunun kesiştiği ibretlik alan..
Bu arada, “Temas yoluyla eylem” görüşü ile zıddı olan “Uzaktan eylem” görüşü; ve aslında bir tür “Mutlak boşluğa” işaret eden kuantumcu görüş ile zıddı olan “Mutlak doluluğa” işaret eden esirci eterci görüş; bu meseleleri az çok okumuş olanların bildiği şeylerdir. Akıl mantık her iki görüşü de kendi tutarlılığı içinde kabule yatkındır. Ama hangisi hakikat? Hawking işine gelince kuantumcu görüşten faydalanıyor da, bir de eterci görüş var. Ayrıca da Hawking “görülen âlemde görülmeyen bir tanrıya inanç ve ihtiyaç yanlış ve gereksizdir, din size bir şey veremez bilim her şeyi açıklar, evrende belli yasalar var kendiliğinden yürüyor işte her şey tanrı bunun neresinde, tanrı ne iş yapıyor bu durumda” gibi bir klâsik ateist bakış açısına sahip, de, görülen alem bahsettiğim iki teori veya görüşü de yansıtmıyor. Yani biraz doluluk biraz boşluk tecrübe ediliyor hep. Hem duyularla olan kaba gözlemde hem de laboratuvar şartlarında ince araştırmalarda. Ama belki varoluş mucizelerinden biri de budur ki, akıl bu ‘aynı anda biraz doluluk biraz boşluk’ hakikatinde aciz kalıyor, idrak edemiyor.. Ya hepten yok olmalı her şey ya hepten var olmalı diye bağırıyor akıl.. Ya mutlak boşluk veya yokluk, ya da mutlak doluluk veya varlık.. Akıl mantık kolaycılık yapıp buna meylediyor.
Bu arada ben boşluk derken, bildik boşluğu da enerjiyi de kastediyorum. Ve doluluk derken de bildik kütleyi de ve yine enerjiyi de kastediyorum.. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billâh diyorum..
Nedir enerji? Desem kim efradını câmi ağyârını mâni bir tarif yapıp idrak etmemi sağlayabilir? Kimse. Çünkü daha enerji de kütle de çözülemedi. Bazı tesirleri biliniyor sadece. Cümle eşya gibi enerjinin de hakikatine vakıf değil insanoğlu..
Videoda Enerji de Madde de aynı diyor adam, denilirse şayet; hayır, bu bir görüş sadece. Enerjinin de Maddenin de keyfiyeti mahiyeti hakikati bilinemez.. Bilinemiyor da. Zavallı insan. Daha mahluku zerreyi, en sade en basit en küçük partiküllerin esrarını ve enerjinin ne olduğunu çözemiyor, bir de kalkmış zâriyâttan kürrelere cümle mahlukatın halıkı olan Hakk Teâlâ hakkında hevâya ve iblise tâbi olarak yalan yanlış konuşuyor..
Hawking yasalar, prensipler diyerek başladığı sözü âlemin kendi kendine oluşmuş olabileceğiyle ihtimalle bitiriyor..
Ve delili de, atom altında bazen çok kısa süreliğine, anlık olarak enerjinin protona dönüşüp sonra bir başka yerde ortaya çıkmak üzere yok olduğu güya.. Bir proton kendi kendine(?) rastgele (?) oluşabiliyor ise, evren de protondan bile küçük idi büyük patlama öncesinde diyor, pekâlâ bildik yasalar ihlal edilmeden kendi kendine var olmuş olabilir(?)..
Akılsız zerre ile âleme delil getiriyor aklı sıra. Müller keferesinin geçen asırdaki meşhur deneyini hatırlattı..
Âlemi Allah yarattı dememek için ta nelere bel bağlamış Hawking kafiri.. Görüldüğü üzere, kıvranıyor duruyor, iblisleşen ruhundaki ızdırap akıl düzeyine böyle herziyat olarak yansıyor olmalı.. Güler misin ağlar mısın.. Ateşi bol olsun..
Dediği şey; bir teori, bu bir, ikinci olarak; varsayalım atom altında zaman zaman böyle protonlar oluşup sonra dağılıyor. Olabilir. Mümkinattandır. Allah bilir. Fakat bu akılsız şuursuz enerji denen mefhum ve proton denen zerreler üzerinde kimdir hâkim ve halık olan, kimdir o kendi zatıyla kaim durucu? Kendi kendine rastgele neden ve nasıl enerji kütleye dönüşür sonra da dağılır gider? Sahi, o enerji kimindir? O nereden geldi? Yani kim var etti? Kimdir o ilim, irade ve kudret sahibi? Sahi, enerji nedir yahu? Hadi isbat ve izah et ey bilim. Keyfiyetini mahiyetini hakikatini idrak edelim hadi?
Ve varsayalım büyük patlama doğru, o ilk kök madde, veya enerji, her ne ise işte, o şey nereden geldi, neden o anda patladı, ondan önce veya sonra değil de o an patladı? O ana kadar neden patlamamıştı intişar etmemişti? Yıkıcı olur patlamalar, kaotik olur, dedikleri halde böyle bir patlamadan kosmos dedikleri bu evren nasıl zuhur etti? Efenim zaten zaman da orada başladı vs diyorlar, peki neden patladı? O bildik patlama değil bir saçılma süratle genişleme vs diyorlar bu kez de. Tamam neyse o. Niye öyle oldu? Hangi irade ile? Kimin murâdı bu?
Kimdir bu mumkinulvucudlara ol diyen? Vacibulvucud olan Allah Subhanehu ve Teâlâ değil midir?
Gittiğin yerde “Peygamberler doğru söylemişler” diyeceksin Hawking. Yemin ederim!
Levent AKINCI