Hakikatin Tahrifi
Malumdur ki Semavi olsun İlkel olsun diğer Batıl dinlerdeki bir çok ibadet şekilleri emirler yasaklar ve haberler; Hak din olan İslamiyet’deki bir çok haber, ve emir ve yasak ile benzeşmektedir yer yer.. Ehli Kitab daha çok meselede bize benzerse de, diğer dinlerin ve kavimlerin de bize benzediği çok şey vardır. Mesela bir çok kişi ve olay gibi, Tufan hadisesi hem Ehli Kitab’ın kaynaklarında ve inancında var hem de diğer bir çok dinde hatta ta Sümer’deki Gılgamış destanlarında bile var.. Veya Mesih Aleyhisselam’ın nüzulü ve Mehdi Aleyhisselam’ın zuhuru haktır malum; bu mesele ve benzer inançlar hemen her dinde vardır, gelecek ve her şeyi yoluna koyacak, veya düşmanları, şerirleri yok edecek gibi çeşitli tariflerle, beklenen kurtarıcı şeklinde bir inanç çoğu dinde vardır..
Biz Müslümanlar ve Ateistler, burada şöyle bir temel ayrışma içindeyizdir; onlar diyorlar ki tüm alem, her şey kendiliğinden(?) var oldu, ve sonra Arz üzerinde hayat kendiliğinden var oldu ve tek hücreliler insana evrildi, başlangıçta insanlar ilkel çok tanrıcı dinleri uydurma ihtiyacı(?) hissetti, sonradan da Peygamber denilen insanlar haşa dini tekellerine almak için Tevhid inancı denilen Tek Tanrıcı dinleri uydurdular.. Haşa Neuzubillah.. Biz de diyoruz ki, hangi din ve kavim hangi konuda bize benzerse benzesin, bu onların sorunu bizim değil; Eşya Mahlukattır, Allah Teala Halık’tır, her şeyi O yarattı ve ilk İnsan olan Adem Aleyhisselam’a tüm isimleri öğretti.. Adem Aleyhisselam ilk Peygamber idi de. Ve ilk başta Tevhid vardı, sonradan Şeytan ve Şeytanlaşan bazı İnsan ve Cinler bildik şirklere putperestliklere ve hurafata çevirdiler işi..
Ateistler dinlerin hepsi insan uydurmasıdır derler. Bizden de bazı felsefeci mealciler vs de bu telkinlere hemen sazan olmuşlar ve mesela Mehdi Aleyhisselam’ın zuhurunu ve Mesih Aleyhisselam’ın nüzulünü, kurbanı, kadın erkek eşitsizliğini, recmi, ve daha bir çok şeyi inkar etmişlerdir, gerekçeleri de evlereşenlik; diğer ve eski kavimlerde de bu veya benzer inanç ve icraatlar varmış (?) Oysa eğer benzetmeye çalışırsan eğer, nerdeyse din kalmıyor ortada (!) nice konuda diğer dinler bize benzerler..
Zaten bu felsefeci mealci -gulat ve neo mutezili- kafirler ile evrimci ateistler arasında fazla da bir fark yok. Birileri dinleri Peygamberler haşa uydurmuştur diye açıktan söylerken, öbürleri daha da sinsice davranıp tahrifata gitmekteler, aynı inkarı biraz daha derinden derine savunmaktalar; Selef ve Halef cümle Ehli Sünnet, bunları uydurdu diye iftira atmaktalar. Al işte bu da başka bir tahrifat!..
Nasıl ki bazı Batıni sufiyye ve kökeni olan Şia her meselede “Efendim bilir” der ve akıllarını kullanmazlarsa, gulat Mutezile ve Hariciler de “Ben bilirim” mantığındadırlar, nakle riayet etmezler.. Bir taraf “Din büyüklerini”, bir taraf da “Hevasını” ilah edinmiş yani.. Nasıl ki Hariciler her meselede “İşi zora sokan” Yahudi gibi davranırlar ise, Mürcie de “Kolaycı” ve Hıristiyan gibidir adeta.. Hariciler “Skolastik” ve Murcie de “Seküler” gibidir..
Bütün bunlar birbirini doğuran, birbirini iten, ve bal gibi de birbirine ihtiyaç duyan, birbirinden yani zıddından beslenen ifrat ve tefrit kutuplardır..
Bu bahiste Ehli Sünnet ve diğerlerini tasnif eden kapsamlı bir makale hazırlayacağız inşallah. Gerek büyük ulemamızca yazılmış El-Milel Ve’n-Nihal ve El-Fark Beyn’el-Firak gibi kadim dinler-mezhebler tarihi eserlerinden ve gerekse muasır eserlerden faydalanacak ve kadim ve muasır bir çok bidat ehlinden de misaller vereceğiz..
Nerde kalmıştık. Evet, Hariciler nasıl ki İslam ümmetinin Anarşistleri ise, adeta; benzer şekilde, Mealciler de bu ümmetin aslında gizli Ateistleri denebilir.. Zira aynı şüphe ve iftiraları biraz daha sinsice ortaya atmaktadırlar.. Zaten nice felsefeci, modernist, mealci zibidinin bir zaman sonra alenen ateist anarşist olup çıktığını, Taksim Gezi ve Kobani taifesine katılan, küfrünü daha alenen kusan zındıklar olduklarını gördük, görmekteyiz..
Dinde aslolan şudur; Ya teslim olursun ya da haşa dini hesaba çekmeye çalışırsın, iki tavır bir kalpte, bir kişide bir arada olamaz.. Bu bütün dinlerin doğasında vardır. Hangi Budist, Buda’yı tartışmaya açanlara dindaşım der? Hangi Yahudi, muharref Tevrat’ı tartışmaya açana kardeşim der? Hangi Hıristiyan, muharref İncil hakkında atıp tutana hala daha kardeşim der?.. Hangi Komünist Marks ve Engels veya Lenin ve Mao vs önderlerini tenkit edeni kendinden görür?.. Dinler ve modern yeni dinler olan İdeolojilerin hepsinin doğasında bu vardır. Teslimiyet…
Dönelim hakikatin tahrifine.. Bir çok mit ve rit aslında bir hakikatin kırıntılarıdır.. Mesela; Allahu Alem ki; İlk Müslüman Oğuzlardaki Dede Korkut Hikayeleri’ndeki Tepegöz veya Antik Yunan’daki Odysse Destanındaki Kyklop denen tek gözlü ve şerli dev inancı, ve Odyssa masalında mızrak ile Tepegöz hikayesinde ise şişle ve her ikisinde de gözünden öldürülebilmesi ve tek gözlü olması, ve onun ancak bir olaganüstü insan tarafından, Odyssa ve Basat tarafından, ve mızraklanarak-saplanarak öldürülebilmesi, ve öldüren kahramanların koyunlar arasında saklanarak kaçabilmesi.. bahsi de;
Tüm İnsanların en hayırlı beş isminden birisi olan Hz İsa Aleyhisselam’ın, Şeytan’dan sonra en şerli mahluk olan ve sağ gözü kör olan ve halen bir adada mahpus bulunan ve yanında, kendisinin haberlerini tecessüs ettiği için kendisine Cessase de denilen Dabbetül Arz ile beraber bulunan dev Deccal’i, Ahir Zamanda Kıyamete yakın Kudüs’de Bab-ı Lut da denen Doğu Kapısında bir Mızrak ile geberteceği, gibi Sahih haberlerin birer tahrif edilmiş versiyonudur..
Dikkat ediniz ortak-benzer noktalar, tek gözlü ve şerli bir dev insan var; sıra dışı vasıflara sahip bir üstün kişilikteki insan tarafından öldürülebiliyor, ve mızraklanarak öldürülüyor, ve bir adada yaşıyor, yanında yandaşı-yandaşları da var. Malum, Ashab Radıyallahu Anhum Ecmaiyn’den Temim Dari’nin bir deniz seyahati ve Resulullah Aleyhisselam’ın buna binaen halkı mescide toplayıp yaptığı konuşmayı anlatan hadislerde, o sahabenin düştüğü “Ada” ve kapıcı “Cessase” ve mağarada zincirli “Deccal” bahsine dikkat, Odyssa’da da bir adada yaşarlar Kyklop denen dev ve benzeri arkadaşları..
Haa. Denecek ki bunlar, bilhassa Homeros adlı paganist ozan; Hazreti Muhammed Aleyhisselam’dan hatta Hazreti İsa Aleyhisselam’dan da evvelce yaşamıştır, milattan en az beş altı hatta yedi asır evvel yaşadığı sanılıyor. Yine ateistler ve içimizdeki taklitleri yani mealciler diyecek ki, bunlar ve benzeri inanışlar bize o kültürlerden bulaşmış.. Oysa..
Nasıl ki “Her Kavme Onları Tağut’dan sakındırmak için Peygamber” gönderilmişse, bu açıkça ayette beyan edilmiş; (Allah’ın Şeriatıyla hükmetmeyen; başka hükümlerle yasama, yürütme, yargı ve idarede bulunan şahıslar olan monarşilerde veya şahsı manevi olan oligarşi veya demokrasilerdeki mele -elitler- hepsi birer tağuttur, onları seven ve destekleyenler de kafirdir)
Aynı şekilde hadislerde buyrulduğu gibi, “Her Peygamber kavmini Deccal’in fitnesinden sakındırmıştır”..
Ve bazı deccal tarifleri nasıl bizde sahih kaynaklarımızda mevcutsa, sağ gözünün kör olduğu, Hint denizinde veya doğuda bir adada vaktini beklemekte olduğu vs bir kısım vasıfları ihbar edilmişse; belli ki diğer, evvelki peygamberler de kavimlerine deccalin bazı vasıflarını bildirmişlerdir. Allahu A’lem.
Allahu Alem ki, bu “Bir gözü kör Deccal” tarifi zaman içinde aşınarak tek gözlü deccal kavramına dönüşmüş. Oradan da İlyada ve Odissa gibi Milattan 500 sene evvelki dönemlerde ortaya çıkan efsanelere şöyle geçmiş, malumdur, “Kykloplar denen Tek gözlü devler” olan bir “ada”ya düşer hikayedekiler.. Bizdeki, miladi olarak 1300’lerden sonra kaleme alınmış olan Dede Korkut Hikayelerinde de bu “Tepegöz adlı tek gözlü ve vahşi bir dev” mitine dönüşüyor..Tepegöz, bir ahmak çobanın bir periye -belki dişi ifrit kastedilmiştir peri derken- tecavüzü sonucu gayri meşru ve gayri tabii bir ucube çocuk olarak doğar ve bir deve dönüşerek büyür hikayede. (İskandinav efsanelerinden Beowulf’da da Grendel adlı ucube dev ve annesi söz konusudur) Kyklop ise adada yaşayan tek gözlü devdir. Tek fark, adada başka kykloplar da vardır Odyssea’da. İki hikayede de devden “kaçmak için koyun sürüsü arasında bir hayvanın derisi içinde saklanarak mağaranın çıkışından kaçma” vardır. Malum, Deccal de “doğuda bir adada bir mağarada zincirlidir” sahih kaynaklarımızda bu hadisler mevcuttur.
“Odysseus ile tayfaları bir akşam dağlık bir kıyıya varırlar. Odysseus on adamıyla keşfe çıkar. Bir mağaraya rastlarlar, içeri girer ve konaklarlar. Büyük bir sürü çıkagelir. Sürüyü yuvarlak tek gözlü dev Kiklop Polyphemos gütmektedir. Polyphemos mağaranın girişini koca bir kaya ile tıkar ve hayvanları sağmaya koyulur. Birden çağrısız konuklarını farkeder. Odysseus ondan tanrılar adına konuksever davranmasını diler ama Kiklop acımasızdır; İki adama saldırır, onları köpek eniği imiş gibi tutar, çarpar yere; beyinleri akar toprağa zavallıların. Onları kendine akşam yemeği yapar ve uykuya çekilir; tıka basa yemiştir. Ertesi sabah canavar iki adamı daha parçalayıp yedikten sonra mağaranın ağzını çarçabuk tıkayarak koyunlarıyla birlikte uzaklaşır. Odysseus devin (zeytin kütüğünden ve bir gemi direği büyüklüğünde) topuzunu alır, ucunu sivriltip ateşte sertleştirir. Akşam canavara şarap ikram eder, canavar ona adını sorar: Hiçkimse’dir benim adım. Odysseus ve adamları o arada kazığı alır, kızarana dek ateşe tutar ve devin gözüne sokarlar. Canavar acıdan böğürür; komşusu Kikloplar üşüşürler: Beni kör eden bu Hiçkimse’dir. Komşuların hepsi çeker gider. Kiklop kayayı girişten kaldırır; elleri ileride, çıkmaya kalkışacak olanı yakalamaya hazırlanır. Ama, koçların karınlarına asılmış ve bol yünlü postlarına gizlenmiş olarak tümü kurtulmayı başarır.” (Odysseus Hakkında-Alıntı-)
“Oğuzların üstüne düşman gelir. Aruz Koca da kaçarken oğlu Basat’ı düşürür. Oğlanı bir aslan alıp besler. Çocuk zamanla büyür. Evine çağırırlar, gelir. Ama tekrar aslanın yanına gider. Bu arada bir çoban su kenarında gördüğü güzel peri kızını çok beğenir. Dayanamaz ve onunla birlikte olur (peri kızının rızası olmadan). Peri kızı bu birleşmeden bir çocuk dünyaya getirir, fakat bu çocuk bir canavardır, bir samanlıkta büyür ve gelişir. Büyüdükçe büyür, dev kadar olur. Bu yaratığın kafasında sadece bir göz vardır ve bu yüzden tepegöz denilmiştir. Bir türlü besleyemezler, ne verseler yer ama doymaz. Dağlara çıkar, harami olur. Her gün onlarca insan yer. Bunun üzerine Dede Korkut’u çağırırlar ve Tepegöz’e haraçta anlaşmak isterler. Tepegöz, her gün beş yüz koyunla, bu koyunu pişirecek aşçıya razı olur. O sırada Basat, ailelerin feryatlarını duyar ve sorar. Öğrenince Tepegöz’le savaşmaya gider. Dövüşte Tepegöz’ün gözüne kızgın şişi saplayarak onu öldürür ve halkı tepegözden kurtarır. Basat, Tepegöz’ü şişledikten sonra, koyunların birisini kesip sürünün arasında bir deri içinde saklanarak kör ettiği Tepegözün bacakları arasından sıyrılıp çıkarak mağaradan kurtulur. Burada çobanın peri kızına verdiği zarar sonucu oğuzların başına gelen felaketler, toplumda kadınlara iyi davranılması konusunda ders vermektedir.” (Tepegöz Hakkında-Alıntı-)
Evet, çoğu mit ve rit aslında bir hakikatin tahrif olmuş formu değil mi?
Bu gün Yahudi asıllı ve de “Tanrıların Arabaları” adlı kitabın yazarı Eric Von Daniken veya haşa “Başörtüsünü Sümer’de fahişeler takardı, Tesettür oradan kalmadır” diyen Laikçi Ateist Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ( adaletterazisi.com/iste-sumerolog-m-ilmiye-cigin-familyasi/ ) veya Turan Dursun, Aziz Nesin, Salman Rüşdi vs ateist kesimin komik iddiaları vardır; dillerine pelesenk etmişler aynı teraneleri!..
Pozitif ve en hayırlı bilimlerden olan “Fizik” Allah’a koşuyor, Psikoloji Sosyoloji gibi Sosyal Bilimlerden bile sayılmayan yani bir halta yaramayan “Felsefe” ise iblis’e ! (adimlardergisi.com/muasir-fizik-kimya-ve-tip-camialarina-iki-sual/ )
Kainatın ahengi konusunda çok kuralcı olan ve şansa yer olmadığını vurgularken “Tanrı zar atmaz” (Yani alemin işleyişinde rastgeleliklere tesadüflere yer vermemiştir) diye çıkışan Einstein’e, Bohr’un cevabı da “Tanrı ne yapacağını bilir” (Yani ne yapacağını bilim adamı belirleyecek değil) olur! Yani Ehli Kitab kafirler olan iki büyük fizikçi de görüldüğü üzere Yaradan’ı tenzih etmede yarışıyorlardı; Felasife çevreleri ise Yaradan’ı inkar etmede yarışıyorlar!..
İslamiyetteki bazı ibadetlerin diğer kadim ve muasır bir çok dinde de var olduğunu, yani ilk başta insanların ilkel dinleri icat ettiğini ve sonradan peygamber denen insanların da bu dinleri tek tanrı icadıyla tekellerine aldıklarını -haşa- söylerler. Tek delilleri de diğer veya islamdan daha eski sanılan paganistlerde de kurban, secde, dua, yıkanıp arınma, oruç, vs daha bir çok benzer ibadet ritlerinin olması (!)
(Madem haşa Yaradan yok yaratılış yok, İnsanlar neden dinlere ihtiyac duysun veya icat etsinler ki? İlkel insanlar ilkel dinleri icat etti ve dinler böyle başladı güya; neden icat ettiler neden din uyduruldu? Sebep; düşmanlar ve vahşi çevre mi? Elindeki mızrak veya taş sopa vs var ya, faydası bu alemde her zaman için tecrübe de edilebilen maddi aletleri var, daha manevi güçlere neden ihtiyaç duysun veya inansınlar ki ? Madem maneviyat ve öte bir alem veya ruh, cin, melek ve haşa Allah yok ise? O halde Olmayan bir şeyi neden ve nasıl uydururlar? (!) Evet neden elindeki medet umdugu ve faydasını bizzat tecrübe ettiği baltasına bıçağına mızragına tapmıyor da metafizik varlıklar uyduruyor ? Sonsuz bir hayat yok ise sonsuzluk arzusu-ümidi nerden konmuş her insanın içine? Veya ilk insan neden var oldu ki ? Veya ilk kök madde, big bang dan önceki o kök ve ilk madde neden ve nasıl “kendi kendine” var oldu, veya, doğru ise bu patlama, sonra hangi güç neden ona “ol” dedi de patladı ki? Veya, şuursuz ve yıkıcı tahrib edici doğaya sahip olan patlamalardan nasıl öylesi bir şuurlu gibi hareket eden muhteşem bir düzen ahenk çıktı? Neden kaos değil de adeta kosmos var?.. Bunları açıklayamazlar amma Yaradan hakkında küfür kebair kelamlar ötmesini de bilirler)
Oysa İlk önce kalem yaratıldı ve yaz dendi.. Bu müteşabih haberin keyfiyetini bilemeyiz ama iman ederiz, ve sonra alem ve adem yaratıldı ve Adem’e tüm isimler öğretildi. İlk insan da o ilk Peygamber de.. Bütün Peygamberlerin dini İslam idi. Sonradan bir çok kavimler bazı şeyleri tahrif etti, bu aralarda gelip geçen nebilerin şeriatları da aynı şekilde tahrif edilerek taklit edildi, Hak kah örtüldü kah batılla karıştırıldı, nesilden nesile kör taklit ile taklit edilirken ve şeytanatın evhamatıyla ve hevaya uyularak tahrifata uğratılıp böylece islamla benzeşen ritleri oluşturdu. Tahrif edilmiş amma aslı Peygamberlerin kalıntıları olan hakikatler idi bunlar..
Yani bizim bir başka eski ya da yeni kavme millete benzeştiğimiz yerler olması bizim onlardan çaldığımız manasına gelmez, onlar tarihin bilinmeyen bazı devrelerinde tahrif etmişlerdir bazı hakikatleri..Ve onlar bize benziyorlar, biz onlara benzemiyoruz…
Bu babda, “Nazmdan Nesre” adlı ve Freud-Darvin-Marks teslisinin, şeytanın mabedinin bilim şekeri (adimlardergisi.com/muasir-fizik-kimya-ve-tip-camialarina-iki-sual/) altında zerk ettiği zehirlere reddiye olarak yazdığımız makalede yeterince isbat ve izahat vardır, yayınlarız inşallah. Ve yine; İnsan ancak İnsandan ve Nakli öğrenerek irşad olur, sırf Kendi başına ve Aklıyla, Vahy almadıkça veya Aklı Aciz bırakan Mantık Dışı bir Mucizevi İkramat olmadıkça; değil Müslüman, İnsan bile olamayacağını nakille, ve de akılla bilimsel verilerle modern psikolojinin verileriyle isbat ve izah ettiğimiz, başlığı biraz latifeli amma içeriği çok hakikatli “Hay Bin Yekzan, Tarkan Bin Kurt, Tarzan Bin Aslan Masalları” adlı reddiyemizi de tavsiye ederiz. Ki, tab edilecek inşallah.. İbni Tufeyl ve Mutezile’ye bir reddiye..
Bu Ateist kafirler diyorlar ki haşa Peygamber Aleyhisselam da diğer Peygamberler de, dinleri uydurdu, bunun kanıtı da diğer dinlerde olan bir çok şeyin Semavi dinlerde ve Muhammedi İslam’da da var olması! Yani güya Peygamberler diğer ilkel dinleri değiştirdi ve çaldı, onlardan bu Peygamberlerden de bizim Şeriata bu böyle geldi… Bunun tamamen aynısını içimizdeki gizli ateistler olan Mealci Felsefeci İslamcı kafirler söylemekteler. Tek farkla, bunlar bildik ateistler gibi Peygamberimize ve Peygamberlere güya iftira atmıyorlar da, işte efenim siz yanlış anlıyorsunuz Kuran’da bunlar yazmaz ve Peygamberimiz böyle şeyler söylemez bunları sonraki nesiller uydurdu ve diğer dinlerden ithal ettiler bu, birbirine benzer inanç ve uygulamaları! Yani Ashab, Tabiin, Tebayı Tabiin, Mezheb İmamlarımız vs tüm bu Veli Kamil insanlar, sapıttı-saptırdı diyorlar !
Yani gerek ateist felsefeciler gerek gizli ateistler de sayılabilecek olan İslamcı takılan felsefeci mealci zındıklar neticede bazı akidevi meselelerin ve amellerin bize Vahyedilmediğini, diğer dinleren kavimlerden geçtiğini söylemekte ve Peygamber Aleyhisselam’a veya Selefi ve Halef tüm büyüklerimize cemi ecdadımıza iftira ve hakaret etmekteler..
Oysa bir hakikatin aynısının veya benzerinin başka dinlerde de olması bizim ordan aldığımız manasına gelmez haşa. Onlar bizden almıştır, her Peygamberin dini İslam idi Tevhid idi. Her Peygamber bizimdir. Din aynı; İslam! Sadece Şeriatlarda bazı küçük farklılıklar mevcut, hikmetinden sual olunmaz. Kadim ve Yeni dinlerdeki bir çok ritüel ve inançların bizim akide ve amellerimizle benzeşmesinin açıklaması tabiî ki şudur, ya bu mit ve ritleri evvelki Peygamberlerin kalıntıları yani hakikatin tahrif olmuş kırıntılarıdır, ya da tesadüftür, ya da aklın yolu bir dedirten bir fıtri tercihtir, yani bir çoğu zaten tahrif edilmiş gerçekler, bir kısmı da belki tesadüftür veya bizimle isabet etmeleridir uydururken, zira her dinde ve ideolojide doğru bir cihet bulunablir pekala, zira aklın yolu bir olan bir çok fıtri tercih sözkonusudur. Kısacası, asla ve asla İslam beşeri dinlerden bir şey almamıştır, aksine hemen her beşeri din bir şekilde hak dinlerin tahrif edilmiş versiyonudur.. Allah en doğrusunu bilir.
Bakınız; Tahrifata bir misal daha verelim; Halkın nesilden nesile nasıl bazı hadiseleri bilerek-bilmeyerek çarpıttığına bir tarihi örnek vereyim; bir gün bir edebiyatçı ve tarihçi doçent hocamızdan dinlemiştim; demişti ki: Buhara veya Semerkant’da olması lazım Uluğbey bir tarihte gün tutulmasını zannı galible tabi, hesap ediyor ve rivayetlere göre tellallarla askerlerle davullar çaldırıp sokaklarda ilan ettiriyor bu gün misal öğlen güneş tutulacak haberiniz olsun! Yani küsuf namazı kılınsın diye, ve de hamileler ve çocuklar vs aniden ürküp korkup strese girip sıkıntı yaşamasın diye, vs sebeblerle bu ilanı yapıyor ve davul ve görevli kafi gelmiyor çoluk çocuk teneke kova tas çanak ne varsa o günkü tas çanak kazan malzeme olarak onları çala çala sokaklarda gezip ilan ediyorlar..
Bizim Anadolu’da hala bazen köylerde kırsalda, güneş tutulunca yaşlılar tencereleri kazanları davul gibi çalarlar (!) bakınız bilimsel bir merak ve ilan zaman içinde nasıl mite rite hurafata dönüştü?..
Yine, bakınız Peygamber Aleyhisselam Ehli Sünnet Hadis kaynaklarında geçer bazı hadislerde, sizden biri kardeşi istediğinde onun için yıkansın der. Birinin nazarına geldiği zannı galibi uyandığında, o müslümandan rica ederdi ashab, yıkanırdı veya abdets alırdı o aldığı su nazara gelen sahabinin ensesinden aşağı dökülürdü. Bunlar sahih kaynaklarda var.
Bakınız halk arasında bu gün kurşun dökme diye bir hurafe var. Malum kişi çömelir üstünde bir bez muşamba vs gerilir ve eritilmiş sıvı kurşun yukardan aşağı bir kaba dökülür, nazarı anlamak veya gidermek için Ya bu hadisteki enseden artık suyu dökme hakikatinin tahrif olmuş halidir bu, ya da kadim cahiliyyeden şamanizmden vs gelmiş amma hadisteki enseden suyu dökmeye çok da benzediği için kolay kamufle olup uygulanagelmiş, veya bir diğer nebinin aynı şekilde uygulatmalarından tahrif olarak kalan bir kalıntıdır, Allahualem.. Fakat form çok benziyor, iki haldeki form da çok benziyor. Biri Hakiki Gerçek tedavi yolu diğeri onun tahrif olmuş hali Allahualem..
Yine bakınız, bu gün nerdeyse tüm dinlerde Hac, Namaz, Oruç, Zekat, Abdest Gusl, Dua, Kurban, Nikah ve Aile Kurumu, Kabaca On Emir ve benzer emir ve yasaklar, vs bildik ibadetlerimiz ile örtüşen benzeşen ibadet şekilleri vardır, bunların da hemen hemen hepsi veya çoğu bu hakikatlerin tahrif edilmiş halleridir, belki birazı da tesadüfen uydurulmuş ritlerdir vesselam..
Az evvel yukarda Ateist Filozofların her oltasındaki kancalı yeme sazan olan felsefeci İslamcılardan bahsetmiştim. Ateist Evrimcilerle bu Mealci Evrimciler aslında aynı haltlar lakin biri da sinsi ve tahrifatçı yani.. Bakınız Roger Graudy güya Müslüman oldu. İki günde de alim ve mütefekkir oldu. Başladı habire kitaplar yazmaya İslam üzerine atıp tutmaya. Bir kitabında bizzat okudum şöyle şeyler diyordu; bir çok cahiliye inanç ve uygulamasını haşa güya Allah Teala kaldıramayacağını iptal edemeyeceğini bildi ve bunları (kurban, abdest gusl, namaz, oruç, hacc, recm, had, ataerkillik veya kadın erkek eşitsizliği, çok hanımlılık, kölelik cariyelik vs vs) kullanarak, bu malzemelerden bir din vahyetti! (?) Subhanallah! Allah Teala, Resulü Muhammed Aleyhisselam’a Müşriklerin en kıymetli şeylerini ilahlarını putlarını yıktırıyor! Ve Allah Teala hurafat şeyleri din diye vahyetti, vahyetmek ‘zorunda’ kaldı öylemi? Haşa Subhanallah! Bu Kafire de piyasada İslam düşünürü diyorlar, haşa Müslüman diyorlar! Estağfirullah! Subhanallah!
Dediğim gibi, Ateist Felsefecilerin Evrimcilerin ne oldukları bellidir; bir de onların akidesinde olup da bunu sözde İslami(?)leştirmeye çalışan, Aşağılık Kompleksli Kör Taklitçi Maymunlar olan bu, Mealci Felsefeci İslamcı takılan bazı Evrimcilerin, bu gizli ateistlerin yaptığı tamm bir tahrifattır, tıpkı büyücü Samiri’nin ve Belam’ın yaptığı gibi! Al sana bir tahrif çeşidi daha!…Tepegöz dedik Kyklop dedik nereye vardık. Evet halkların, uzun zamanlar içinde belki çoğu kez istemeden veya bilmeden tahrif ettiği Deccal haberleri bahsi ve diğer hurafat bir yana, aha işte bile isteye tahrifat yapan bir deccal-i şağiyr size! Piyasa böyleleri ile doldu! Halife Sultan Süleyman’ların Kılıçları ve Şeyhülislam Ebu Suud’ların Kalemleri, Yani Hilafet Devleti’miz olmayınca işte böyle meydanı boş buluyor böylesi tağutlar cibtler!
Özellikle İstanbul Fatih’de metrekareye bilmem kaç tane düşer bu zındıklardan!
Levent Akıncı – Tarihçi-Psikolog
Kadim ve Muasır Tağutların, Tek Göz imgeleriyle, Bir gözü kör Deccal’i simgelediklerini düşünmemek elde değil.. Zaten ‘İblis’in ve ‘Deccal’in ordusudur tüm bu kadim ve muasır Tağutlar! Ve onların ayakçıları olan ‘Cessase’ler, yani casusları askerleri köleleri vs emir kulu köpekleri..