Her fırsatta “Gökten indiğini sandığınız kitapların dogmalarını bırakın, Bilimi dinleyin” diyen Laikçilere söyleyin;
Birincisi, biz Kur’an’ın kul uydurması olmayıp, en şerefli kula Allah katından inzal olduğunu, zannetmiyor, buna iman ediyoruz. Şüphe zan, ve iman.. Bu mefhumlar arasındaki farkı başka makalelerimizde vicdan ve akıl sahiplerine hitaben anlattık. Ve dindarlık bir dogmatizm degildir. Ve biz ne septisistiz ne de dogmatiğiz, ne skolastiğiz ne de seküleriz, ne kiniğiz ne de kireneyiz, ne epikürcüyüz ne de stoacıyız, ne skolastik ruhban gibiyiz ne de hevâya keyfe göre bir tanrı arayan ve böylece kendi sözde tanrılığını ilan eden spinoza salağı gibiyiz! Bizi bizden dinle önce! Neyse, şimdi burada konuyu dağıtıp uzatmayacağız. İkinci olarak; bilime ve doğrudan bilimden fenden hayattan ilham alarak devlet yönetme şekillerine rejim parti ve programlarına dönersek;
Bilimle, mesela yazılım, elektronik ve mühendislik ile vs, silah yapılır; ama o silahın kime çevrilip kime doğrultulmayacağı vahiy ışığında belirlenir. Kimi vurursan cani bir katil, kimi vurursan kahraman olacağını Din ile biliriz..
Bilim, meselâ tıp, zigotun oluşumunu izah eder; ama hangi ilişkinin temiz helal hangisinin çirkin haram olduğu vahiyle bilinir. Sözgelimi çocuk yaptın ama sapkın bir ilişkiden mi yoksa helal normal bir evlilikten mi, burası bilimi ilgilendirmez..
Bilim, mesela iktisadi bilimler, nasıl daha fazla kâr edileceğini bildirir; ama hangi tür kârın sömürü ve zulüm, hangisinin adil ve hak olduğu vahiy ışığında bilinir..
Kısacası bilime göre bir devlet idare şekli yoktur! Bilim de bir amaç, put olmamalı; o sadece bir araçtır, eşrefi mahluk olan insanın hizmetinde bir vasıtadır, o kadar! Bilim de Örf de Sanat da; Din ile terbiye edilerek istifade edilmelidir..
Bir çok makalemizde de isbat ve izah ettiğimiz gibi; Ahlâk ve Hukuk Bilimsel değildir! Zerre ilgisi yoktur bunların! Ahlâk ve Hukuk ya yaradana şeriatına dayandırılır; ya da yaratılmışlara. Kul uydurması hükümler batıldır, ve onları icat ve icra edenlere Kur’an Tağut yani kâfirin önde gideni der..
Hatta “tağuta muhakeme olmak isterler, oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardı” diye buyrulan ayette bahsi geçen Tağut, Medine’deki haham idi ve davalara Muharref Tevrat ile hüküm veriyordu. Yani semavî kitabın bile beşer eli değmiş olanı tağuti hükümler oluyorsa, ya tamamen beşer uydurması olan kurallar nicedir?..