Kategoriler
Güncel

Ehli Sünnet Müfessirler ve Mealciler

Dikkat edersek bir çok Atasözünün zıddı var. Ve bunların nasıl ki birini alıp ötekini atmıyoruz.

Bilâteşbih, bir çok Hadisin düz mantık bakınca veya lafzen ihtilafı var.

Ve hatta bir kısım Ayetlerde müşkil var yani ilimsiz ve alimsizce ilk bakış ve düz mantıkla lugat ve zahir manasıyla bakılınca haşa bir tezadlık var sanılabiliyor.

Hadisler konusunda “Tevil’ul-Muhtelif’ul-Ehadis” adlı eserleri vardır alimlerimizin. Ve “Nasih Mensuh Hadisler” derlemeleri. Onları tavsiye ederim.

Ayetler hakkında da “Müşkil’ul-Kuran” veya “Müşkil Âyetlerin tefsiri” ve “Nasih Mensuh Ayetler” konulu kitaplar gibi eserleri vardır alimlerimizin, tavsiye ederim.

Atasözlerine dönersek, onlar hakkında da acizane derim ki; elbette kul sözleridir. Kiminden istifade edilir kiminden edilmez. Fakat bu sözler asırların ilim ve tecrübe birikimiyle zuhur etmiş ve pek çoğu haklı hakikatli sözler. Bir kısmı var ki dikkat edilirse ya bir ayetin veya hadisin kültüre yansımış hali ve bir tür meali kısa tefsiri, ya yüzlerce yılın ve yani adetullahın tecrübesinin meyvesi vs haklı hikmetli sözler. Ama zıt bazıları? Hakikatli olanları için diyorum; çoğu doğru ve fakat belki hepsi yerinde, zamanında zemininde güzel..

Mesela adamına göre “İyilikten maraz doğar” denir. Adamına göre de “İyilik yap deryaya at, balık bilmezse Hâlık bilir”.. Zamanına zeminine göre “Balık baştan kokar” denilirken zamanı zemini gelince de “Kervan yolda dizilir” denir.. “Damlaya damlaya göl olur damlacıktan sel olur” veya “Taşıma suyla değirmen dönmez”.. Gibi.. Böyle çokça zıt atasözü bulmak mümkün.. Akıllı bir kimse birini alıp da zıddını atmaz, hangi durumlar için hangisinin icra edileceğini bilmişse..

Bilâteşbîh, tevil gereken bazı muhtelif hadisler de düz mantık ve lugatçilikle mealcilikle hevaya göre kritize edilip onu alırım bunu almam denilemez..

Hazır Atasözlerine değinmiş ve aklıma gelmişken, malumdur ki kültürün mühim bir parçası olarak bir de Deyimler var.. Meselâ “Eli uzun” sözü.. “Nufuzlu” yani orda burda adamı olana da deriz, “Hırsıza” da deriz, yüksekte bir şeyi almak gerekince “Boyu, eli kolu uzun” birine de deriz, bildik “Vücut bozukluğu anatomik rahatsızlığı olup eli kolu normalden uzun” biri için de deriz. Ve bu dördü arasındaki farkı da kocakarıdan bedeviye çocuğa herkes bilir. Bunu anlamamak için ya karakter ya zekâ sıkıntısı gerekir..

Bilâteşbîh; “Darebe” kökünden gelen ve çeşitli ayetlerde “Kadına vurma”, “Örtüyü göğse vurma”, ve “Misal verme” gibi manalarda telaffuz edilen lafzların her birinde farklı tefsirleri var alimlerimizin.

Bir modernist, dürüst ve tutarlı olup ya hepsinde aynı mealciligi lugatçiliği yapmalı, ya da hepsinde de hadislere, istilaha ve tefsirlere tabi olmalı!

“Hadisleri” ve “Eserleri” reddeden ve mesela başörtüsünü göğse vurmayı saçı örtmek şart değil sadece göğsü örtmek farz diyerek açıklayan zındık bir mealci için yine lugat manasıyla bakıp “Künu Ensarullah” (Allah’a Yardımcılar olun) emri için haşa “Kullara muhtaç aciz bir tanrı sözkonusu” demekten başka yol yoktur! Haşa ve kellâ!..

Nasıl ki Edebiyatta ve Tarihte bir lafzı bir kelimeyi devrinde mahlinde, ehli olan o kavim nasıl mânâlandırıyordu, hangi manayı murâdla telaffuz ediyordu, bilmeden anlamadan trajikomik ve anakronik hallere düşülüyorsa;

(ilişikteki bir makalemizde bir kaç misalle izah ettiğimiz gibi; mesela tâ Göktürk kitabelerinde bile geçer iki sözcük; ve Selçuklu Osmanlı devrinde de aynı mânâya sahiptiler; “Kargış ve Alkış”. Yani “Beddua ve Dua”. Asrımızda Bayburt Erzurum vs beldelerimizde hâlâ daha kargış eski anlamında olarak telaffuz ediliyor olsa da, alkış artık sadece el çırpma zırvalığına kaymış durumda. Haliyle de tarih edebiyat mealcisi biri bir kaynakta Osmanlı’daki “Alkış Bölüğü”ne rastlayınca ahmakça anlamlar verecektir nohut beyninde)

Bilâteşbih Ayet ve Hadisler de Peygamber Aleyhisselam ve Sahabe tarafından nasıl biliniyor ve bildiriliyordu bunu öğrenmeden ve o mânâya tâbi olmadan kişi mealci bir zındık olur!

Düşünün, kul sözleri bile zemininde zamanında ehli nasıl anlıyordu, buna bakmadan güncel bir sözlüğe göre anlamlandırılır yorumlanırsa adeta ilmi bir cinayet işlenmiş oluyor da, bilâteşbîh, vahiy olan ayetler ve hadisler nasıl lugatçilikle hevâya göre anlamlandırılır! Bu ancak ahmaklık ve zındıklık olur. Bu günlerde laik, feminist, komünist vs küffâra şirin ve akılcı görünmek için ‘bir kısım’ ilahiyatçı, vaiz, hatip ve yazar bu duruma düşüyor maalesef..

Levent AKINCI