TRIAL OF SULTAN FATIH AT COURT
…….
لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
“Istanbul will definitely be conquered one day. What a great commander, the commander who conquered him, what a great army that army is.” Hadith
…….
https://youtu.be/WC4xXLRZeaQ
In hadith books, the hadiths of conquest are mentioned as authentic hadiths. And according to most of the scholars, the commander reported in the hadith is Sultan Fatih Rahimehullah.
After the conquest of Istanbul, Sultan Muhammed Fatih wanted to build a mosque. Later, he gave orders to the Greek architect, who became a Muslim. The plan is drawn. The construction of the mosque begins. Sultan Fatih had instructed the architect by saying, ‘Make the dome of this mosque higher than the dome of Hagia Sophia’. Fatih had brought stone pillars from Egypt for the mosque. The mosque should have been bigger than Hagia Sophia. However, the columns supporting the dome were cut by the architect Atik Sinan. Fatih gets angry when he sees that the dome is not high enough. “Why is the dome so small? You did it on purpose.” The architect said, “Sir, earthquakes happen frequently in Istanbul. The mosque with a high dome cannot stand it, it is collapsing. That’s why I cut its columns and the mosque got smaller.” says. However, Fatih gives a punishment and the soldiers cut off the hand of the architect Atik Sinan, who drew the plan..
The architect, whose hand was cut off, goes to the Üsküdar judge and lodges a complaint. He sues Fatih. Kadi Hızır Bey listens to the architect and calls Fatih to the court with a document. Fatih gets on the boat on the day of the trial and comes to the court on the opposite shore. The judge says, “Let the plaintiff and the defendant stand up.” He does not allow the sultan to sit. Kadı Hızır Bey, who listens to both sides, finds the Architect right, not Sultan Fatih, and comes to the decision that “Fatih’s hand should be cut off”..
The architect is very surprised by this fair decision. And he’s withdrawing his case. Fatih’s hand is saved from being cut off. And this time, the Kadi makes the following decision: “This architect can no longer work. Fatih will pay him a salary of 10 akceh every day for the rest of his life. He will pay this out of his own money.” Fatih takes the floor and says, “I’ll give him 20 akceh a day.” So the decision is made.
People disperse. Sultan Fatih Kadı approached Hızır Bey and said, “If you hadn’t given a verdict according to the law because I am the sultan, if I had been acquitted, I would have killed you with my sword at that moment.” In contrast, the kadi shows a war weapon with an iron mace; He says, “If you had not consented to the provisions of the Sharia because you were a sultan, I would have hit you on the head with it at that moment.”
This is Islamic justice! This is Sharia justice!
Meanwhile, the prediction of architect Atik Sinan turned out to be correct. And a few centuries later, in 1766, the “Conqueror Mosque” was destroyed in an earthquake. The Fatih Mosque we see today is that of the old Fatih Mosque, which was built by Sultan III in the 18th century. It is rebuilt by Mustafa.
Historian and traveler Evliya Çelebi wrote about this event in his book. There is no courthouse that has survived from the Ottoman period. Not available in any city. The “Fatih Court” is the only courthouse that has survived to the present day. Because it is a symbol of Islamic justice..
…………
SULTAN FATİH’İ YARGILAYAN ADALET
لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
“Kostantiniyye elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”
https://youtu.be/WC4xXLRZeaQ
Hadis kitaplarında sahih hadis olarak nakledilir fetih hadisi. Ve cumhur ulema, hadiste mujdelenen komutanın Sultan Fatih Rahimehullah olduğuna dair hemen hemen görüş birliği içindedir.
Rivâyet olunur ki; İstanbul fethedildikten sonra Sultan Muhammed Fatih bir Camii yaptırmak ister. Bu gün Fatih Camii olarak bildigimiz ve bundan kırk sene kadar evvel Akıncı Metin Yüksel’in şehid edildiği Camii..
Sonradan müslüman olan Rum mimara sıkı talimat verir. Plan çizilir. Camii inşaatı başlar. Sultan Fâtih ‘Ayasofya’dan yüksek kubbeli yap’ diyerek mimara tenbih etmiştir. Fatih Mısır’dan devasa taş sutunlar getirtmişti. Cami Ayasofya’dan büyük olmalı idi. Fakat mimar Atik Sinan, kubbeyi taşıyacak olan fil ayaklarını yani ana sütunları kestirir. Kubbenin istediği yükseklikte olmadığını gören Fatih ofkelenir. İstediği yükseklikte olmadığını, ve bunu kasten yaptığını söyler. Mimar da efendim, istanbulda sık sık deprem olur, yüksek kubbeli bir cami buna dayanamaz yıkılır, bu yüzden cami beklediğinizden küçük oldu, gibi bir cevap verir. Fakat Fatih öfkelidir ve ceza olarak o mimarın elini kestirir..
Eli kesilen mimar Üsküdar kadısına gider ve şikayetçi olur. Fatih’e dava açar. Kadı Hızır Bey mimarı dinler ve derhal bir ilam çıkartıp Fatih’i mahkemeye çağırır. Fatih mahkeme gunu karşı kıyıdaki mahkeme binasına gelir. Kadı davacı da davalı da ayağa kalksın der. Sultanın oturmasına izin vermez.. Iki tarafı da dinleyen Kadı Hızır Bey, Sultan Fatih’i haksız bulur ve “Kısas” kararı verir. Yani Fatih’in de eli kesilecektir..
Mimar bu adil karar karşısında çok şaşırır. Ve davasını geri çeker. Fatih’in eli kesilmekten kurtulur. Ve Kadı bu kez şu kararı verir, bu mimar artık iş yapamaz durumdadır. Fatih hayatı boyunca ona günlüğü 10 akçe olacak bir meblâğda maaş verecektir. Ve devletin parasından değil kendi parasından verecektir. Ve Fatih de söz alır ve 20 akçe vereceğim der.. Karara bağlanır böylece.
Celse biter. İnsanlar dağılır. Sultan Fatih Kadı Hızır Celebi’ye yaklaşır ve kılıcını göstererek şöyle der; “Eger ben sultan olduğum için Şeriat’a göre hüküm vermeseydin, beni temize çıkarsaydın seni o dakikada kılıcımla öldürecektim”.. Kadı Hızır Celebi de kürsünün altındaki bir topuzu gösterir. “Eger sen de Sultân olduğun için Şeriat hükümlerine razı olmasaydın ben de o dakikada bunu kafana vurup ezecektim” der..
Bu arada, rivayetteki gerekçesinde mimar Atik Sinan haklı çıkmış ve “Fatih Camii” bir kaç asır sonra 1766’da depremde yıkılmıştır. Bu gün gördüğümüz Fatih Camii o eski Fatih Camii’nin 18. yüzyılda Sultan 3. Mustafa tarafından yeniden yaptırılmış halidir..
Bu muhakeme olayını tarihçi seyyah Evliya Çelebi kitabında yazmıştır.. Ve bildiğim kadarıyla Osmanlı’dan günümüze kadar kalmış olan hiç bir mahkeme binası yoktur. Hiç bir vilayette.. Sadece resimde de gördüğünüz “Fatih Mahkemesi” hariç. İslam adaletini sembol ettiği için olsa gerek, günümüze kadar varlığını korumuştur..
Hadiseyi eski saray için de anlatırlar hatta bu günkü belediyenin astıgı tabelada öyle anlatılır olay, fakat Camii için gerçekleştiği daha gerçekçi. Saray kubbeli olur mu ve yükseklik aranır mı? Öyle bir derdi olsaydı ecdadın mütevazı Topkapı Sarayı tek katlı olmazdı zaten. Bellidir ki olayda bahsi geçen bina camiidir. Nitekim de hikâyedeki tahmin doğru çıkmış bir kaç asır sonra depremde yıkılmış. Ve yeniden yaptırılmış.. Önemli değil. Belki saray belki camii, belki Hızır Celebi belki bir sonraki Üsküdar kadısı.. Böyle bir ibretlik rivayet var elde, ve günümüze kadar varlığını korumuş mahkeme binası var ve halk tevaturu var. Mühim olan burası.. Daha da muhimi; sahi neden başka da tarihi mahkeme binası bilmiyoruz?
Dünyanın en büyük adliye binaları bizde diye övünenlere, bunun bir manada bir kısım toplumun ne kadar bozulmuş olduğunun göstergesi olduğunu, Osmanlı’da hiç bu kadar suç işlenmediği ve çekişme/nizâ görülmediği ve böylesi büyük adliye binalarının olmadığını hatta günümüze kadar ulaşan adliye binasının neredeyse kalmadığını, ancak Üsküdar’daki Fatih mahkemesinin günümüze ulaştığını ve onun da belli ki bahsettiğimiz malum adaletli hadisenin hatırasına binaen meşhur olup günümüze kadar varlığını muhafaza ettiğini hatırlatalım..
Levent AKINCI
Kategoriler
En küçük adliye binâsı
