Kategoriler
Güncel

Hadis ve Eser düşmanları

Hadis ve Ulema düşmanı güruh; sadece SÜT hakkı hususunda bile; sorulabilecek bir çok suallerden sadece şu bir kaçına bile olsa; Mushaf mealciligi ile Hak bir cevap verebilir mi??? Soruyoruz;

-Süt kardeşliği için en az kaç defa veya kaç gün veya kaç ay veya kaç sene emme gerekir?

-Diyelim aynı zamanda süt emen bebeği olan anneanne veya babaanne de diyelim hastalanan veya sütü kesilen kızına veya gelinine, ver bu gün de ben emzireyim dese caiz olur mu? Caiz diyorsanız; emen bebeğin amca hala veya dayı teyze ve kendi anne veya babası ile süt kardeşliği hakkı hasıl olur mu? Annesinin babasıyla nikahı ne olur bu durumda? Biz bir görüş bildirmiyoruz, fıkıh kitaplarımızda hepsinin cevabı var zaten. Sizler ne yumurtlayacaksınız onu merak ediyoruz. Hevanıza ve düz mantığa göre cevaplar verip hangi ucube sapkın yorumlarda bulunacaksınız onu merak ediyoruz sadece..

-Yetişkin biri diyelim sevisirken hanımının memesinden süt gelse bilerek veya bilmeyerek yutsa nikahı düşer süt evlat olur mu? Öyle ya, sizin lugatci mealci zihniyete göre heralde süt oğlu olur ve nikah bozulur diyeceksinizdir (!)

-Süt kardeş ve süt anne ve diğer süt yakınlar ile birbirlerine miraslardan pay düşer mi? Deliliniz nedir; ve miras düşer diyorsanız ne miktar düşer?

-Süt kardeşler, süt anne ve süt yakınları ile süt evladın aralarında miras düşmez diyorsanız; neden miras düşmediginin delili nedir? Mushaf’tan delil isteriz..

-Annesi onu iki sene emzirir (normal anne ve bebeği tarif eden bir ayet) haberi ile gelirseniz; yetişkin iki sene boyunca sevişmede karısının sütü gelse ağzına nikah biter mi?

-Ve bir bebek, süt anneyi iki sene dolmadan bir sene her gün doya doya emse süt anne süt evlat durumu doğmaz ve o kadın ona helal mi olur? İleride erisip büyüyünce o hanımı nikahına alabilir mi yani? Veya onun öz çocuğu ile, nasılsa iki sene emmedim annesini bu benim süt kardeşim değildir diyerek evlenebilir mi?

Son olarak; alimin de dediği gibi; ayette seslerini peygamberden daha fazla yükseltenlerin küfre girip tüm amellerinin zayi olacağı bildirilmiş iken.. Ya kendi reyini hevai fikirlerini peygamberin hadislerinden öne alanın hükmü katmerli kafir değil de nedir? Mazeret olmaz haşa ama; ilki için kişi bir an öfke veya sevinçten heyecanlanmışım kendimi kaptırmışım istemeden oldu vs diyebilir; İkincinin ise çok daha kasıtlı şuurlu irâdi olduğu aşikar iken..

Evet Ehli Sünnet Hadis Rivayetlerini reddedersen, süt kardeşe de miras düşer öz kardeşle aynı şekilde pay almalı dersin. Veya tam iki sene emmedi süt kardeşi olmadı diyerek kardeşi kardeşe nikahlarsın.. Zekat miktarını hevana göre az veya fazla tayin edersin. Sabahın Salatı üç rekat zuhrunki beş rekat dersin. Hatta Salat yani namaz, batındaki bir haldir, veya yürürken otururken uzanırken yapılan serbest zikir ile birdir, bildik ruku secde kıyama gerek yok dersin. Hacc’ı ihramı makam-ı İbrahim’den veya Cidde’den başlatırsın. Tavaf sayılarını hevana göre yaparsın. Hacc ayını hevana göre secersin. Savm’ı orucu ele dile bele hakim olmakla tahdid ve tayin edersin. Cihad sadece işgalde ve müdafaa için olur fütuhat işgaldir; Sahabe, Emevi, Abbasi, Osmanlı işgalciydi dersin. Hatta ona da gerek yok cihad haşa Demokrasi batılı ile de olur dersin. Zina etmiş bir müslim müşrik bir kadınla evlensin dersin. ‘Künu Ensarullah’ (Allah’a yardımcılar olun/Yani Allah’ın dinine, elçisine, hak dâvâya hizmetçiler olun) gibi cümleleri anlamak için; Hadislere ve devrin Arabcasına ve bütün bunları bize nakil ve tefsir şerh eden 14 asrın Ulemasına sırt çevirirsen bu usulle; İslam’da haşa kuldan yardım isteyen bir tanrı anlayışı var bile dersin. Demezsen ikiyüzlülük yapmış olursun. Bu usulünle yani usulsüzlüğünle bunları demiyorsan şayet; ikiyüzlüsün, yani hem Sünni kaynakları tahkir edip hem de bazen onlarla düşünüyorsun ama mertçe de diyemiyorsun bazen Hadislere ve Alimlere müracaat ediyorum diye!

Kuran’ın tefsiri şerhi olarak Hadisler’e ve hepsinin müfessiri şârihi ve râvisi olan Ulema’ya müracaat mecburiyetimiz yine Kuran’da beyan edilmiştir. Sanki biz Sünnet ve Ulema’ya tabi olunca Hadisleri Ayetlerden haşa üstün görüyoruz gibi bir hava veren neobatinî-ibâhî mealcilerin asıl gayesi Hadisler ve Eserleri itibarsızlaştırıp ellerinde Mushaf, Kuran üzerinde istedikleri gibi hevai yorumlar yapabilmektedir.. Zaten de Mealci Modernist guruhun genellikle Laik Kemalist müşrikler olduğunu görmekteyiz..

Evet, Kuran Müslümanlığı diye namlanan mushaf mealcilerinin en bariz vasfı, isteyerek veya istemeyerek Kuran ayetlerini hükümsüz, icra edilemez uygulanamaz hale getirmektir. Hadisler ve Eserler atıldığı zaman ya hükümsüz kılıyorlar ya da her birinin kendi ‘bence’si devreye giriyor yani yine Şeriatullah hükümsüz bırakılıyor..

“Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk’ın huzuruna azab içinde getirileceklerdir” (Sebe-38)

Kuran umumiyetle “Ne” yapmamız gerektiğini, Hadisler ise “Nasıl” yapacağımızı beyan eder.. Sünneti Hadisi reddeden zındık kendine hevasına ve tabi olduğu tağutlara aklı sıra alan açmak için reddediyor zaten..

Hülâsa, Mealcilik bir Zındıklıktır, Usulsüzlüktür! Ve Megalomani ve Septisismdir! Paranoya ve gizli Ateizm’dir! Ve Sekülerizmdir.. Nitekim çoğu yerinde duramıyor nihayetinde Deist Ateist Agnostik vs oluyor.. Daha doğrusu zaten öyleler, itiraf ediyorlar vakti gelince..

Bu mikrobun zıddı ve karşılıklı olarak birbirlerinden beslendikleri diğer mikrop da cennetten arsa ticareti yapmaya çalışan, Yaradan’ı haşa ete kemiğe bürüten çarşı pazar yürüten papazlardır, Skolastik, Dogmatik, bir kısım Batinî Sofiyye ve Rafıza’dır!

Tevhid yolu Ehli Sünnet Vel Cemaat; iki küfürden de, ifrattan da tefritten de berîdir..

Evet. Akıllıyız, Akılcı değiliz. Allah aklını kullanmayanı pislik içinde bırakır. Diye buyrulmuş ayette. Skolastik Dogmatikler bir bataklığın içindedirler. Sekülerist Septisistler de bir başka bataklıkta.. Bir taraf seyhine seyyidine ruhbanına taparken diğer taraf da hevasını ilah edinmiş vesselâm..

Ayrıca da; fark etmek gerekir ki Mutezile ile Haricilerin tiğneti birdir. İki zümre de bilateşbih “Zarfa itimad etmem ama mazruf benimdir” der bir ahval üzeredirler.. Hariciler, Ashabın (Radıyallahuanhum) nasihatlerini ve kısmen Hadisleri çiğneyip geçiyorlardı Kuran ile âmil olduklarını zannederek. Oysa Kuran’ı kendilerine nakledenler yani reddettikleri o ara unsur yani Ashab onlardan daha doğru fehm ediyordu âyetleri.. Muasır Mutezililer yani Mealciler ise; selefiyle halefiyle, halife sultanıyla gazisiyle şehidiyle âlimiyle, dini kendilerine nakleden bin dört yüz yıllık atalarımızı (Rahimehumullah) ve Eserleri ve hatta yine o ataların rivayet ettikleri Hadisleri, Resulullah’ın (Aleyhisselatuvesselâm) söz ve uygulamalarını reddediyorlar ve Kuran bize yeter sözünü hevai tevillerine kalkan yapıyorlar.. Sana dini ulaştıran elçiye ve ravilere haşa küfredip sonra da onlardan öğrendiğin dine tabi olduğunu iddia etmek zındıklık ve de şizofreniktir..

Tabiri caizse “İlimde aracı-vesile şarttır, ibadette aracı şirktir”. Bu tefrik ve dengeyi bozan sapıktır. İlim talimindeki vesileleri ibadete de teşmil ederek ibadette de aracı arayanlar, ruhbanlarını ilah edinen müşriklerdir; güya şirki reddediyorum diyerek ilim taliminde tahsilinde evvelkileri sahih salih râvileri cigneyip geçip, hevasına göre dini yorumlayanlar da zındıktır..

İlim taliminde vesileler muallimler muderrisler vardır. Biz Nebi değiliz vahiy almıyoruz, nuzul olmuş olan vahyi bize öğreten Nebi’ye mecburuz kayıtsız şartsız ittibaya mecburuz, ve Kuran ve Sünneti bize nakil ve tefsir ve şerh eden Seleflerimize de belli şartlarla mecburuz istifadeye ittibaya. Bilhassa icmada.. Bu şuna benzer âdeta, “İbadet” bahsi geçen ayetlerde ve hadislerde sadece Allah Teala’ya ibadet emredilir. Aksininse şirk olduğu beyan edilir. Ama “İtaat” emredilen âyet ve hadislerde Rasulullah da zikredilir. Ve belli şartlarla Alimler zikredilir. Ululemir zikredilir. Anne baba zikredilir. Kadın kocaya, cahil alime, ümmet halifeye, evlat ebeveyne itaat eder. Meşru işte anneye itaat şirk midir? Hayır bilakis vaciptir..


Levent AKINCI