Kategoriler
Özel Dosya Tarih

ÖZDEMİR PAŞA VE ÖZDEMİROĞLU OSMAN PAŞA

Öztimur Paşa: Mısır fethinde bulunan Çerkeslerdendir… Hadım Süleyman Paşa Yemen’in fethi için serdar olunca Öztimur da beraber gidecek oldu, ama “Atımdan ayrılmam” diyerek atını gemiye bindirmeye çalıştı. Orada bulunan askerler “Deli Çerkes” diye gülüştüler. Ama Süleyman Paşa “Bir Divane Çerkestir” diye bu hareketinden hoşlanarak, kendi atının yanına Çerkes’in atı da yerleşsin diye emir verdi. Karaya çıkılacağı zaman atını yüzdürerek beraber çıktı ve düşmanlara karşı umulmadık derecede bahadırlık gösterdi. Süleyman Paşa onun bu hallerinden memnun olarak Yemen’e vardıkları zaman “Kolağalık” verdi. Sonra da “Sancak” verildi ve Üveys Paşa’yı katleden Pehlivan Hasan’ın başını kesti. Öztimur ziyâde ün saldı ve çok geçmeden Yemen Beylerbeyi oldu ve Habeş’i dahi fethetti. Kâh Yemen’e, kâh Habeş’e Beylerbeyi olurdu. Bu sırada vefat etmiştir.

Anlatıldığına göre altı ayda bir don ve gömlek değiştirir, yaz ve kış o memleketlerin şiddetli sıcağı altında kürk kaplı çuha giyermiş. Mısır’da soyu Hazret-i Abbas’a ulaşan bir dindar kadın almış, bir iki kere azledilmiş ve Mısır’a geldikçe evinde oturmuştur. Sadr-ı Azam Osman Paşa onun oğludur. Huma adında bir kızı da olmuştur. Sonra Yemen’de ve Habeş’de biriktirdiği mallarını Mısır’a göndermiş ve Osman Paşa pek çok mala sahip olmuştur. (1)

Veziriazam Osman Paşa Bin Özdemir Paşa: Özdemir Paşa’nın oğludur. Mısır’da Çerkesler bakayasından olduğu, Vezir Süleyman Paşa; Yemen, Aden, ve Benderdiv ve Dumen fethine giderken, Süleyman Paşa’nın gemisine atı ile girdiği, Süleyman Paşa’nın savaşları yazılırken geçmiştir. Annesi Abbasî halifeleri soyundan, dindar bir kadındı. On dokuz yaşında iken, Mısır’da “Bölük Ağası” olmuştu. Sonra Mısır ümerâsı arasına katılmış ve Emirülhac rütbesine ermişti. Yaşı yirmi beş olunca, babasının fethettiği Habeş eyaletine Mirmîran oldu. Sonra bir iki defa da; Mutahharlenk ile Zeydi mezheb olan bir takım insanların girdiği Yemen’e vali oldu. Allah’ın inayeti ile Yemen’i onların elinden kurtardı. Bir kaç defa da Lahsa’ya ve Basra’ya Mirmiran oldukdan sonra, Diyarbakır’a vali oldu. Nihayet vezaret rütbesi ile Şirvan’da kaldı. Oradan Demirkapı denilmekle tanınmış Babulebvab’ı fethetti. Sonra Deştikıpçak’tan Kefe’ye ve Kırım’a geldi ve isyan eden Han’ın cezasını vererek İstanbul’a geldi. Bir hafta ikinci vezirlikte bulunduktan sonra, Veziriazam oldu. Bir iki ay, ancak İstanbul’da kalmış ve tam kış mevsiminde Kastamonu’ya giderek asker toplamış, ilkbaharda yola girerek Tebriz’i fethetmişti. Orada bir kale yaptırmış ve Vezir Hadım Cafer Paşa’yı Mirmîran yapmıştı ve o sırada vefat etti. (2)

“Meşaleler savaşı” ve “Kefe direnişi” gibi daha nice zaferler elde ettiği şimal ve şark sefer ve zaferlerinden sonra nihayet İstanbul’a gelip Halife Sultan 3. Murad Gazi Rahimehullah’ın huzuruna çıkan Özdemiroğlu Osman Paşa, Halife tarafından Yalı Köşkü’nde ağırlanıp onun emriyle seferleri zaferleri anlatmaya başlar… Halife teşrifat kaidelerini, protokol kurallarını hiçe sayarak “Hoş geldin Osman, otur!” der. Osman Paşa koskoca, üç kıtanın, yedi deryanın cihangir hükümdarı ve ümmetin halifesi Murad Han’ın karşısında olmanın şuurunda bir edeble, oturmaktan imtina eder. Bu kez halife tekrar emreder, bir  babanın evlâdına olan şefkat ve muhabbet ile karışık bir talimatı gibidir bu; “Otur Osman!”.. Oturur, fakat hasbihal edilirken bir şekilde yeniden kendini ayakta bulur… Her seferinde hayâ edip tekrar ayağa kalkar, halife tekrar “Otur Osman!” der. Dördüncü kez aynı hadise yaşandıktan sonra halifenin isteği üzere şark ve şimal cephelerindeki, Ruslar ve Şiîler ve hain Han karşısındaki türlü savaşları tek tek anlatır. Dört saat süren bu nakil sırasında, her bir zaferi anlattığında halife kendi üzerindeki bir kıymetli eşyasını çıkartıp Osman Paşa’ya hediye etmiş ve dualarda bulunmuş, en nihayetinde halife gözyaşlarını tutamamış ve ellerini açarak “İki cihanda yüzün ak olsun! Allah Teâla senden razı olsun! Her nereye gidersen muzafferiyet arkadaşın olsun! Cennet’de nâmdaşın Hazret-i Osman ile bir köşkte ve bir sofrada beraber bulunasın! Bu dünyada daim şeref ve iktidar ile yaşayasın!” gibi dualar eder ve ikinci Vezir olarak Divan’a girer. Bir hafta sonra da Veziriazam olur… Sonra yeniden şark seferine çıkar, ve Şiânın beynini dağıtır… Tebriz’i yeniden fetheder… Osmanlı’nın dördüncü kez mutlak bir fetihle Tebriz’e girişidir bu. Mala, mülke, makama rağbeti olmayan gaza adamı Osman Paşa!.. Ve ömrü tıpkı babası gibi at sırtında, gemi üstünde, fîsebîlillah gazada geçen yılların gazisi nihayet şiânın burnunu iyicene sürttükten sonra vefat eder… Kabri vaktiyle Beylerbeyiliği yaptığı Diyarbakır’dadır… (3)

Öztimur Paşa ve Öztimuroğlu Osman Paşa (Rahmetullahialeyhima) baba ve oğul, iki İslâm Akıncısı! Ehli Sünnet müdafiî olan baba oğul, ikisi de; Halife Sultanlar; Süleyman, 2. Selim, 3. Murad (Rahmetullahialeyhim) devirlerinde ve hilafetin emrinde, hayatlarını adeta sürekli Rafızîlerin kuyruğuna basarak, hattâ kafalarını kopartarak geçirmiş… Baba Beylerbeyi Özdemir Paşa Yemen ve havalisindeki sapkın ‘Zeydi Şiîler’in, oğul Veziriazam Özdemiroğlu Osman Paşa da İran ve havâlisinden bir necaset olarak civara yayılan ‘Safevi Şiîler’in karşısına dikilmiş, adetâ bir seddi Zülkarneyn misâli… Ve atılmışlar üstlerine adeta sahib-i Zülfikar gibi… İnlerine kadar kovalamış ve yok etmişler… (4)

“Osmanlı’da Şiilik ve Kızılbaşlık Meselesi” başlıklı risalemizde ve sair makalelerimizde bahsettiğimiz üzere, elyevm, Rafızi İran tarihî küfür ve ihanetlerini devam ettirmekte ve bire bin katlanarak artan bu küfür ve ihanetlerin nihaî amacı kadim Mecusi Pers’i canlandırmak ve de belki ta Nepal’dan Lübnan-Mısır ve Yemen’e, Habeş’e bir “Şiî hilâli” oluşturmak… Ceziret’ül-Arab’ı da kıskaca alıp Hicaz’a hâkim olmak gayesiyle ve kolay ifsad edilecek sapkın bir taife olduğu için Yemen Zeydileri’nden olup Caferi’leşen Husiler’i de kullanmakta…

Tedbir alınmaz ve Ümmet derhal bir Yemen Fatihi Özdemir Paşa, bir Acem Fatihi Özdemiroğlu Osman Paşa çıkartamazsa şanlı tarih tekerrür etmeyip, aleyhimizde bir büyük istilâ gerçekleşmek üzeredir.

Eskiden sadece “Erdebil” küffârı yani Şii zındıklar vardı ümmetin kalbine bıçak gibi saplanmak istenen. Şimdi buna bir de “Erbil” merkezli ve ‘Biji Serok Obama’cı, İsrailci Etnik Kürtçüler de eklendi…

Şii ve Kürtçü şövenizmine; Abd, Avrupa, Kızıl Çin, Rusya ve sair tüm tağutlar el birliğiyle destek çıkmakta.

Hilafet’in Ayyıldızının asırlık yokluğunu fırsat bilerek Asya’dan Afrika’ya ve Cezire’ye uzanmak isteyen bir Şii hilâli, ve onun hemen kucağında, kuzeyinde, Urmiye’den Afrin’e Hatay’a bir Kürdoist kızıl yıldızı..

Ama yakında asrın Özdemir Paşa’larının ve Özdemiroğlu Osman Paşa’larının neler yaptığını da göreceğiz inşallah…

 

Psikolog-Tarihçi / Levent AKINCI

 

Dipnotlar:

(1) Tarih-i Peçevi, Murat URAZ tercemesi, 1. Cilt, s. 25.

(2) Tarih-i Peçevi, Murat URAZ tercemesi, 2. Cilt, s. 283.

(3) Özdemiroğlu Osman Paşa ve harpleri hakkında bakınız;

  • Kayı-5, Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL, s. 105-131.
  • Bilinmeyen Osmanlı, Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ, s. 166.

(4) Şiânın küfür ve ihanetleri hakkında evvelce kaleme aldığımız mühim risale ve makalelerimizden;

http://www.adimlardergisi.com/osmanlida-siilik-ve-kizilbaslik-meselesi/

http://www.yeniakit.com.tr/haber/osmanlida-siilik-ve-kizilbaslik-82571.html

https://www.ayncalut.com/tarih/hilafete-karsi-sii-iran-ihanetleri/