Çobanlık, meslek hayatımda hedefimdeki yegane zirvedir. Bu makaleyi de bir “Çoban Adayı” ve bir “Pisik’o’lojik Danışman” olarak yazıyorum.. Eskiden tahsilsiz insanlar kendini takdim ederken, adeta ümmi anlamında ‘İlkokul dörtten terk’ derlerdi. Şimdilerde, malumdur ki çağın putu ‘Kariyer’. Ve bunda da Master, Doktora vs almış başını gidiyor. Zibil gibi “Agademiq gariyerli metropol köylüsü” görüyorum. Bir kariyer çılgınlığıdır almış başını gidiyor.. Buna mukabil ümmiliğimi ifade etmek için ‘Yüksek lisans dörtten terk’ diyorum.. Hani, ‘hangi sıfatla?’ deyip hesaba çekmek isteyenler olursa diye.. Şu sıfatla, Stajyer veya Asistan Çoban! Hatta şimdilik sadece “Pisik” Çobanı. Bu izahattan sonra. Makalemizin konusuna gelirsek.
“Din, ahlak ve örf tanımaksızın, evrensel(?) tarafsız(?) bir psikolojik danışma ve terapi” mümkün müdür? Yani kendisi renksiz(?) ve bilhassa muhatabın da rengini inkâr(?) veya tahkir(?) eden bir danışman veya terapist faydalı olabilir mi?
Hayır tabi ki. Durum mevcut ucube tv dizilerindeki ucube tedaviler kadar olur ancak.. “Psikoloğun dini, itikadı, fikri olmaz(?) o bilimsel(?) yaklaşır” ve “Danışanda din ve dinin sahasına giren haller varsa şayet, halisunasyon, sanrı, şartlanma, histeri, okb, vs varsayımıyla yaklaşmalı” gibi bir felsefe ile; kelin ilacı olsa kendi başına sürer durumundan öte bir terapi veya danışma beklenmemeli.. Ha, böyle ifade etmiyorlar, felsefemiz bu demiyorlar çoğu zaman belki, ama fikriyat zihniyet bu! Hele hele Freud aşığı olup da dine ahlaka böyle bakmamak, tabiri caizse teknik olarak mümkün değil zaten.
Psikiyatrlar, Psikologlar, ve Psikolojik Danışmanlar bu vatanda ciddiye alınmak istiyorlarsa, önce islamı ve örfü ciddiye alacaklar! Parapsikolojiyi, metafiziği, daha doğrusu gaybı ve gayba imanı, itikadı, ibadeti, haram helal inancını, veya mesela sadık rüyayı, tevafuğu veya sihri, nazarı, ifritleri vs ve rukyeyi duayı inkar eden veya tahkir eden bir Ateist-Sekülerist tavır “Psikoloji” degildir sadece “Ideoloji”dir.
Tabi diyeceksiniz böylesi bir inkâr veya tahkirat nasıl anlaşılır? Bunun bir çok yolu var. Şu kadarını söyleyelim, tahkirat bazen kãl diliyle oluyor, bazen de hal diliyle oluyor, bazen ikisi birden, ve bazen de hasta veya danışanın gıyabında çeşitli kulislerde.. Elbette bütün bir meslek zümresini töhmet altına almayız. Dediğimiz gibi, ‘bazı’, ‘bir kısım’ psikiyatri, psikoloji ve pdr çevreleri bu ahval üzere. Ve icra ettikleri iş psikoloji değil ideoloji..
Haddi zatında sosyal bilimler, pozitif bilimler gibi yasa, formül, deney, test içermez. Bir kaç meşhur teori ve bol bol da çeşitli ekoller ve akımlar vardır.. Atış serbest yani.. Şöyle ki, ardına bir lobiyi, bir kısım medya veya siyasi gücü, veya bir kısım akademik şebekeyi aldın mıydı, artık her yazın her sözün bir dogmadır! Salla sallayabildiğin kadar!
Mesela, sürekli danışanın ‘Gözlerine bakacaksın’ derdi bir profumuz. Yahu biz Türküz, çok baktın diye kavga bile ederiz ve haklılık yeri de yok değil bazı. Hem nedir yani yalanını açığını arar gibi iş mi yani! Kendisini dinledigini belli etmek için arada bir göz teması olabilir. Ama adamı ‘Göz hapsine almak’ nedir? Belki adam veya kadın, burnunu sümkürecek, elbisesini düzeltecek vs, muhatabı göz hapsine almak nedir yahu! Veya mesela, danışan hayatında inancı gereği haremlik-selamlık kaç-göç işlerine dikkat eden biri ise hemen ‘Bastırılmış dürtüler’ yaftasını yapıştırmak.. Hele şu, “Niyet Okuyucusu” Freudizmin ucubelikleri ayrı bir zırvalık! Veya misal, danışan vaktiyle bir ‘Rüya’ gördüğünü ve bir süre sonra aynen gerçekleştiğini söylediğinde ‘Bilinçaltı materyal’ zırvasını yapıştırmak.. Yahu geçmişin izleri ile gerçekleşen bilinçaltı rüya elbette vardır, ama oradaki sadık rüya gelecek ile ilgili bir hadise.. Bu gibi nice ucubeliklerin soytarılıkların adı sözde ‘Bilimsel-Profesyonel yardım’ oluyor sözde ‘Psikolojik danışma-terapi’ oluyor bu memlekette!
Resmi bir mesleki gelişim semineri veya sempozyum idi yanlış hatırlamıyorsam; bazı alametlerden dolayı Sabetay kökenli olduğunu düşündüğüm bir akademisyen, sahnede ‘Eşini kıskanmak primitive bir şeydir’ demişti, söz almış itiraz edip tartışmıştım! Dedik ya, psikoloji değil ideoloji.. Böyle olmayanları tenzih ederiz. Ama bu hoca meselâ, bir terapi/danışma yapsa ne hayrı olur? Adam dine ahlaka örfe hasım kesilmiş. Bu toprağın insanına nohut beynince tepeden bakmaktan başka ne tarzı ne metodu olabilir ki?
Fazla değil on sene kadar evvel okullarda başörtülü Pdr’cilere yani psikolojik danışman ve rehber öğretmenlere aynı meslekteki Din düşmanı bir şebeke şöyle diyordu: “Böyle giyinmeniz doğru değil. Pdrcinin rengi belli olmamalı, bize ateist öğrenci de gelecek psikolojik danışmaya başkası da, her görüşten öğrenci gelecek” Böyle teranelerle aba altından sopa gösterip duruyorlardı. Bu zındıkların sesi kısmen de olsa kesilmiş durumda. Şimdilik. İlk fırsatta yeniden diş göstereceklerdir..
Kısacası “Yerli Psikoloji” olmak zorundadır. Kültürlere hatta psikologa göre değişen esneklik ve çeşitlilikte tanım ve terapi danışma metodları olmalıdır. Ki, zaten tüm dünyada böyle yürüyor bu iş. Her din ve ideolojinin rengini alıyor psikoloji. Yasak, sadece islam için!
Mesela Rusya’da Amerika’da vs belki bir çok psikolog hristiyandır. Bazılarında da adı konmamış bir Budizm fark ediliyor. Keza modern dinler yani İdeolojiler zaten çoğunda var. Üçüncü dünya ülkelerinde ve bizdeki özentili kör taklitçi maymunlarda da Ateizm modadır. Freud ve modern uzantıları esastır. Ne bekliyorsun ki. İlahiyatlarda bile modernizm yani gizli ateizm hakimken, Psikoloji ve Pdr kürsülerinde tabi ki Ateist ideoloji hakim..
Bu arada, Psk ve Pdr tarafsızmış, evrenselmiş falanmış ya hani(!), “Ateizm-Feminizm-Kemalizm” ideolojileri için geçerli değil. Bu üç modern dine muhalefet eden “Aforoz” ediliyor..
Evet, Psikoloji dine ve kültüre göre şekil almak zorundadır. Zaten de alıyor. Her din veya ideoloji mensubu kendi rengini veriyor. Mesela batıda yakın yıllara kadar eş cinsellik bir “Hastalık” olarak tanımlanıyorken, yakın dönemde bazı psikoloji ve tıp çevreleri “Ideolojik” bakış veya baskı ile hastalık tanımından çıkardılar. Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Psikiyatrlar Derneği, Amerikan Psikologlar Derneği, DSM kitapları vs.. Son elli yıl içinde beşer onar sene aralıklarla hepsi bu kervana katıldı.. Keza psikolojideki bu u dönüşüyle paralel olarak bir çok ülkede ahlak ve hukuk üzerine kalem oynatanlar eşcinselliği “Sapkınlık” olarak görmediklerini beyan edip duruyor.. Yarın aynı şeyi ensest pisliği, ve pedofili, zoofili vs pislikler sapkınlıklar için yapacaklarından kimsenin zerre şüphesi olmasın!
Geçenlerde sosyal medyada gördüğüm bir haberde videoda, batıda sapık ailesi tarafından küçük yaşta tıbbi ve psikolojik müdahalelere maruz bırakılmış, ruhu zihni iğfal edilmiş ve podyumlarda dünyanın en genç trans modeli olarak sunulan bir oğlan çocuğu “Nedir ki normal? Yıl olmuş 2022” diyor ve “Bunun bu çağda artık göreceli ve gereksiz” olduğunu anlatmaya çalışıyordu..
“10 yaşındaki Noella McMaher, New York Moda Haftası’nda “dünyanın en genç trans modeli” olarak podyuma çıkarıldı. Erkek doğan Noella LGBT ebeveynlerine, henüz iki yaşındayken sözde “ben kendimi kız gibi hissediyorum” dedi. (Alıntı)
Evet, bir ucube mutant haline getirilmiş bu çocuk şunu diyor videoda; “Nedir ki normal? Yıl olmuş 2022”.
Görüldüğü gibi, ilâhi hükümler reddedildiği zaman “ne normal, ne anormal?” göreceli oluyor..
“İyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, normal-anormal, sağlıklı-hastalıklı, suçsuz-suçlu” olmanın sabit ve hak bir mihengi kriteri kalmıyor.
“Kul uydurması ve göreceli ve değişken ve batıl” akımlara, ekollere, yasalara, törelere, görüşlere kalıyor iş o zaman..
“Kime göre, neye göre?” suali karşısında bütün ideolojiler akımlar ekoller okullar dilsiz taş kesiliyor vesselâm..
Şu makalemizde bu meselelere temas etmiştik;
Yakın yıllarda eşcinselliği normalleştirmek için “Toplumsal Cinsiyet”, “Cinsel Yönelim” vs kavramlar uydurdu birileri. Küresel bir saldırı sözkonusu. Bunun bir çok ülkede medya ayağı var, parti ayakları var, sözde bilim ve sözde sanat çevreleri ayağı var.. Bu projede “Doktor Mengele” kılıklı ‘bir kısım’ psikiyatr ve psikologlar da çok aktif maalesef. Her zamanki gibi sözde “Bilimsellik” ve sözde “Medenilik” şekeriyle yani altından bal tasında sunulan bir zehir sözkonusu..
Yeri gelmişken, hazır Doktor Mengele’den bahsetmişken, Mamak Cezaevi Mengelesi olarak ünlenen Psikiyatri Profesörü Turan İtil, ki, kendisi “Başörtüsü düşmanı ve Mason hemşîresi” olan Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın kardeşi olur; 12 eylül darbesi sonrasında siyasi mahkumlar üzerinde hayvan deneyleri yapmış bir şahıstır. Bu konuda şu makalemize göz atınız;
Ve “Veganlar” ve “Eşcinseller” neden hep birlikte hareket ediyor sorusunun cevabını merak edenlere de şu makalemizi tavsiye ederiz;
Ve Psikiyatri Profesörü Turan İtil bahsini anmışken, Psikoloji Profesörü Üstün Dökmen’e verdiğimiz şu hakikatli cevapların da okunmasını tavsiye ederiz;
Eşcinselliği normal karşılayan meslektaşlara; ‘Homoseksüellik düne kadar hastalık idi, ne oldu ne değişti de, hangi ideolojik baskı veya tercihle Dsm kitabı, Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Psikiyatrler Birliği vs son elli sene içinde hepsi de sırayla hastalık listesinden çıkardılar? Bu bilim değildir sadece bir inançtır bir ön kabuldür, ben vahye ve fıtrata hilkate dayanarak bu bir sapıklıktır diyorum; sen de hayır, toplumsal cinsiyet şeysi, cinsel yönelim, tercih vs geveliyorsun; öbürü bir fikrim yok diyor.. Ne değişti, ne gelişme oldu psikoloji biliminde de hepiniz başladınız eşcinselliği kutsamaya?’ Dediğimiz zaman da bazı meslektaşlar hemen ‘Düne kadar zenciler ve köpekler giremez de yazıyordu kapılara Amerika’da’ diyorlar. Onlara cevabım; ‘Faşizm bir hastalıktır ve insanlık suçudur, kimse faşist doğmaz ve faşizm geni yoktur, tıpkı eşcinsel geninin olmaması gibi!’.. Sahi ne oldu, bilimsel (?) psikoloji çevreleri yeni bir bulgu mu elde etti mesela eşcinsellik geni mi keşfetti? Ne değişti de beşer onar sene arayla herkes eşcinselliği sapkınlık ve hastalık olarak görmekten vazgeçti? Kim yönlendiriyor DSÖ denen çeteyi? Ve diger şeytani teşekkülleri! Mesele tamamen ideolojiktir. Homoseksüelliği normalleştiren bazı meslektaşlarımıza ‘bakın bunun bir adım sonrası Ensest, Zoofili, Pedofili, Nekrofili vs pisliklerdir, Homoseksüellik bunların birinci basamağıdır’. Dediğimizde, ‘İki şeyin birbiri ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum’ diyor çoğu! Deriz ki; bu yüzden mi bütün mitinglerde, sosyal medyada şurda burda hepsi ve de veganlar, hep birlikte hareket ediyor? Uyuyun siz! Her şey bir yana, çoğu makalede tekrar ettiğimiz gibi; “Kime göre, Neye göre?” suali karşısında apışıp kalıyor tüm ideoloji ve beşer ürünü akımlar..
Meramımızı anlayamayıp ‘Hocam Psikoloji ilmine o kadar çok yüklendin ki, sana göre psikoloji baştan aşağı şer’ diyenler olabilir. Bilinmelidir ki; esasen tüm diğer ilimler gibi bu ilmin de aslı bizdedir. “Müzekkinnüfus” veya “İrfan” gibi çeşitli isimlerle bu ilmin en âlâsı bizden zuhur etmiştir. Geylâni, Gazali, İbni Kayyım, İbni Haldun, İbni Hazm ve daha nice âlimimiz insana dair nice eserler yazmıştırlar. Ayrıca, Psikoloji değil karşı olduğumuz. ‘Bir kısım’ psikoloji ve psikologlardır tenkit ettiğimiz. Psikoloji ilminden çok hayırlı faydalı şeyler de elde etmek de mümkündür. Ehli için. Mesela şu makalemizde Psikoloji, bilhassa Gelişim Psikolojisi çok önemli bir yer işgal etmektedir, ki en çok da yine o bir kısım ateist psikologlar öfkelenecek hatta çılgına dönecektir bunu okuyunca, çünkü izhar ettik ki, ögrettikleri bilim kendi inançlarını yani ateizmi ve evrimi çürütüyor;
Şimdi, makalemizi sonlandırırken dönelim biraz da Türkiye’de psikolojik danışma ve terapi meselelerine..
- Muasır bir kısım Din adamları, çeşitli psikolojik rahatsızlıkları adeta reddetmekte. Ve her bir ruhi marazın, fikirsiz bir zikir-vird anlayışıyla çözüleceğini ‘düşünmektedir’. Oysa islamda istişare, sohbet, dertleşme, danışma çok mühimdir.. Evet, bunları adeta gereksiz gören cahil hacı hoca çok. Skolastik Dogmatik bir yolda olup, hurafelere ve batıl yollara düşen muskacı, kâhin, medyum, büyücü, veya yogacı vs şarlatanlar ise cabası..
- Bilim adamı diye bilinenler ise umumiyetle ruhsal rahatsızlıkların sadece kişinin kendisinden ve diger insanlarla olan münasebetlerinden kaynaklandığına ‘inanarak’, her bir sıkıntıyı bununla izah etme çabası içinde olup, Ateist, Sekülerist ve Septisist ideolojisinin bir neticesi olarak; insana hariçten bir kısım tesirlerin mudahalelerin, ifritlerin, sihrin, nazarın, veya mesela sadık rüyâların, mucizevi bazı hadiselerin mevcudiyetini ve gözle bile gördüğü tesirlerini inkâr etmektedir.. Oysa hayvanlarda, hatta bitkilerde ve hatta cansızlarda bile temaşa ve tecrübe edilen bir çok tabiri caizse metafizik-parapsikolojik durumlar, -en doğru tabirle gaybi-mucizevi haller- mevcut! Bilim bunların keyfiyetine mahiyetine vakıf olamaz ise de, mevcudiyetini reddedemez derecede âşikârlar. Türkmenler Yörükler adlı makalemde ‘ağacı tehdit’ yoluyla meyve artışı vb paranormal hadiselerden bahsetmiştim. Hepsi bir yana Tevafuk dediğimiz vakaları hemen her insan yaşamakta. Veya Sadık Rüyalar. Ve diğerleri..
- Hakikatte ise, bir çok ruhi emrâzda, psikopatolojik vakada; bu iki sebep-durum son derece girifttir. Yani psikolojik ve parapsikolojik, fiziksel ve metafiziksel hâller bir arada mevcut çoğu hastada.. Ve sıhhat şifa vesilesi için, çözüm için İslami bir “zikrin” (dua-rukye) ve “fikrin” (sohbet-danışma-terapi) birlikte olması gerektiği, çift cihetli bir sıkıntıya çift cihetten de techizatın lazım geldiği aşikârdır.. Din değil ama bir kısım hocalar bu bahiste “topal”, ve belki Bilim değil ama bir çok bilim adamı da bu meselede “kör”dür.. Bu, tabiri caizse “kör-topal” metodlarla yol alınamadığı da halihazırda vaka olarak tecrübeyle ortadadır. “Zikir” ve “Fikir”. İkisinden de aynı anda nasiplenmeden ruhsal hastalıklar ciddi surette tedavi olmamaktadır..
Evet, bu, tabiri caizse kör-topal yöntemlerle yol alınamıyor ve hemen hemen hiç bir ruhi maraz izale olmuyor, hastalar sıhhat ve şifa bulmuyor.. ‘Bir kısım’ hocalara, cinci, büyücü, muskacı, falcı, yogacı, hurafeci, medyum vs papazlara veya; lisanslı doktoralı ateizm dini papazlarına, yani freud-darvin-marks teslisine vs tapan bir kısım akademisyen cuppeli papazlara yani bir kısım ‘bazı’ psikolog ve psikolojik danışmanlara ve çeşitli sözde kişisel gelişim uzmanlarına
- Boşu boşuna olukla para akıtmaları bir ziyan,
- Şifa-sıhhat bulmak mümkün iken mahrum kalmaları, ve vakit kaybetmeleri, ümitsizlik hissine düşmeleri veya bağımlı hale gelmeleri, o muskacı senin bu psikolog benim derken kapı kapı gezme müptelâsı olmaları vs bir ziyan,
- Küfre şirke düşmeleri ise hepsinden büyük bir ziyan..
İnsan şunu demeden geçemiyor, yahu hepsi böyle ise, dinibütün ahlakı kâmil bir hakikatli dost ile sohbet ve dertleşme bütün bunlardan daha kârlı beyau! Üstelik dost hem daha güvenli hem de beni daha iyi biliyor. On seans da gitsem sergüzeşt-i hayatımı ancak yüzeysel ve kabaca bilip anlayabilecek olan elin adamı/kadını, beni asla hakikatli ve ferasetli basiretli bir refikim dostum kadar tanıyamayacaktır.. Veya; hiç söz olmadan da adeta terapi denecek bir fayda hasıl olur, bir dost ile hatta bir pisinin mırmırları ile sessizce vakit geçirmek bile bu şarlatanlar ve ideolojik delilerden daha faydalı.. Evet “Pisikopatili” bir saat bile daha faydalı beyau! Dırdır ile bozulan psikoloji, mırmır ile düzeliyor bazen.. Ben buna biraz latifeli bir tabirle “Pisik’o’lojik” danışma ve terapi diyorum..
Freud, it olalı bir av tutmuş ve bir tane olsun haklı hakikatli tespitte bulunmuşsa işte o da bu sözüdür; “Bir kediyle geçirilmiş zaman asla vakit kaybı değildir”. Evet bu söz, eğer gerçekten de ona aitse; nette gördüğümde ‘Yanlış adamdan çıkmış doğru bir kelâm’ demiştim.. Ve yine şunu da demiştim, ‘Neredeyse ilk defa doğru bir tesbitine şahit oldum’..
Levent AKINCI
Çoban