“Dediler ki; Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını terk etmemizi, yahut mallarımızı dilediğimiz gibi sarfetmemizden bizi men etmeni sana namazın mı emrediyor! Oysa sen halîm ve reşîd bir insansın” Hud Suresi, 87. Ayet.
Ankebut Suresi 45. ayette geçen ‘Namaz hayasızlıklardan kötülüklerden alıkoyar’ kelamı bu, Hud Suresi 87. Ayetle ve benzer ayetlerle beraber tefsir-tefekkür edilince çok daha derin bir idrake dalıyor insan..
Evet, pagan olan kavmi Şuayb Aleyhisselâm’a böyle çıkışmışlar. Namazın mı emrediyor sana, bize babalarımızın gittiği yolu terk etmemizi, namazın mı emrediyor mal ve paramızı dilediğimiz gibi sarf etmemizden bizi men etmeni..
Din kalplerde hapsolsun. Git rabbine istediğin gibi namaz kıl. Tutan mı var, engel olan mı var?! Hatta biz sana en süslü en ihtişamlı camileri yapalım, bizim yasalarımız ve düzenimiz için tehlike arzetmemen şartıyla namaz, oruç vs bütün bireysel ibadetlerin için sana yardımcı olalım, ama yeter ki.. Babalarımızın rejim, parti, takım, dernek, ideal ve ideolojilerinden, gelenek ve alışkanlıklarından bizi sakındırmanı emreden namazın mı?! Git istediğin gibi ibadet et, biz senin namazına karışmıyoruz, sen de bizim dünya işlerimize karışma! Bizim siyaset ve hukuk işlerimize, ticaret, savaş, barış, izdivaç, mahkeme, suç ceza, bina zina ihale ihanet vs ‘dünyalık’ işlerimize neden karışıp tadımızı kaçırıyorsun! Ne tadımızı kaçırmak; tahtımızı tacımızı, saltanatımızı yıkmak istiyorsun! Ne Dar’ul-harb’i, Dar’ul-küfür’ü! Ne Tağut’u! Ne uğraşıyorsun bunlarla! Seni fitneci, terörist, tefrikacı, dış gücün üst akılın falanın filanın adamı seni! Neden bizim dünya işlerimize karışıyor namazını emreden o rabbin?.. Bak, sen halim selim, aklı başında da bir insandın! Nedir seni böyle, düzenimize ‘tağut’ bu deyip de ‘yıkıcı’, ve ‘inanan inanmayan’ diye ‘zalim mazlum’ diyerek de ‘bölücü’ bir hale getiren! Vah vah. İyi de bir insandın. Hatta en iyimizdin.. Ne oldu da böyle oldun?.. Hep o namaz. O namaz var ya o namaz.. Kim var senin arkanda? Kim bu işleri yaptırtıyor kim bu sözleri söyletiyor sana!..
Evet! Din sadece namaz değildir! Din; Firavun’ların altından tahtlarını altlarından çekip başlarına, Ebu Cehil’leri yerin dibine geçirir, kibirli Kisra’ların burnunu ayaklar altına alıp, ayak takımı denilip tahkir edilen köle Selman’ları Baybars’ları ümmete başbuğ eder, Zenci köle Bilal’leri Ka’be damına çıkartır Ezan ile de ilan eder; alemlerin tek olan Rabbi’nin tek olan İlahı’nın ezeli ve ebedi hükümranlığını!
Kişinin namazı bu inkilabî ruhu taşımıyorsa, bu devrimci tavrı içermiyorsa o zaten tağutlar için zalimler için, herhangi bir tehlike arzetmeyen bir sığırdan ibarettir. Namazı sadece bir yük ve adeta spor, orucu sadece bir açlık rejimidir. Acıların ve açların sömürüldüğü rejimlere sultalara tehlike oluşturmayan her dinci, sadece ya tecavüzcüsüne aşık kadın gibi, ya bir hain, veya en iyi ihtimalle ahmaktır..
Tam da günümüz bazı İslamcılarının yani Demokrat Zındıkların ahvâlini tasvir eden bir söz vardır; ‘Tecavüz kaçınılmazsa direnme, zevk almaya bak’.. Evet bu felsefe ile hareket edenlere demek gerekir; akibet mukadder bile olsa, direneceksin ki, mazlum olasın, fahişe değil!..
Bizim yolumuz, asla sıradan ve sürüden olmayıp, Hak yolda icab ettiğinde yalnız kurt kalmasını bilen, ve ancak kendisi emsal kurtlar ile bir sürü teşkîl edebilen fütuhat ve fütüvvet ehli insan-ı kâmillerin, ‘Alp-Eren’lerin yoludur..
Bizim yolumuz, Gazi Halife Sultanlar ve Gazi Şeyhülislamlar’ın, hem celâli hem cemâli tecelliye mazhar, yani cem ehli, kemâl sahibi veliyullah kulların yoludur. Din (ve bir manada da hakim Düzen) yalnızca Allah’ın Şeriatı olsun diye gazâ eden, İlâ-yı Kelimetullah Nizâm-ı Âlem için Cihad eden Akıncılar’ın Leventler’in yoludur!.. Kuteybe, Tarık bin Ziyad, Alparslan, Salahaddin, Baybars, Süleyman, Barbaros, Murad, Özdemiroğlu, Kurdoğlu’nun yoludur, Gazali, İzz Bin Abdusselam, İbni Teymiyye, Ebu Suud, Birgivi’nin yoludur! Biz ona talibiz..
Ya Hayber fatihi Ali Radıyallahuanh gibi olmak, ya da Kerbela şehidi Hüseyin Radıyallahuanh gibi ölmek.. İkisi de manada ve hakikatte galiptir, muzafferdir. İkisi de Es’edullah ve Zi’bullah kimselerdir. Allah’ın Arslanı, Allah’ın Kurdu.. Üçüncü bir yol zillettir.. Biz üçüncü bir yolda yaşamak ve ölmekten Allah’a sığınırız..
Namaz kılanlar ikiye ayrılmış oluyor böylece. ‘Firavun’ ve ‘Mele’ yani TAĞUT, VATAN HAİNİ, SÖMÜRGECİ BURJUVA Elitler için tehlike arzedenler; veya uysal koyun, ve sıradan ve sürüden olanlar.. (Elitler hakkında; Tağut lafzı ile islamcılara, vatan haini lafzı ile milliyetçilere, sömürgeci burjuva lafzı ile de devrimcilere bir mesajımız vardır burada.. Ve biz sopamızı evvela küfrün ihanetin ve sömürünün önderlerine başlarına sallarız, kulları köleleri sonra.. Sinekler evveliyatla muhatabımız değildir, bataklığı pisliği kurutmaktır nihai hedefimiz. Ve kafirleri de Mut’im Bin Adiyy gibilerle Ebu Cehil’ler olarak ayırır, mert namert ayrımını her daim yaparız..)
Evet, tabiri caiz ise; “kurt” şahsiyetliler; ve “diğerleri” olmak üzere ikiye ayrılır namaz kılanlar.. Diğerleri de kendi içinde dörde ayrılır esasen; ahmak “ayı”, sinsi “tilki”, korkak dönek “sıçan”, ve hain gammaz “köpek” karakterli olanlar..
Ne mi demek istiyoruz? Evvelki bir makalemizde kâfi derecede izah etmiştik:
https://www.ayncalut.com/islam-gencinene-nasihat/
Şam’dan gelen hıristiyan asıllı olan Adiyy Bin Hatem, Resulullah Aleyhisselâtuvesselâm’ın yahudiler ve hıristiyanlar hakkında nüzul olmuş olan ‘(Yahudiler) Allah’tan başka (Allah’sızca veya Allah ile beraber), hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden münezzehtir’ ayetini okuduğunu işitince şaşkınlık yaşar. Ve kendini tutamaz, ‘Ya Resulullah, onlar onlara ibadet etmezler!’ der. Resulullah Aleyhisselam der ki; ‘(Haham ve Rahipler) Allah’ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah’ın haram kıldığına helâl derler, siz de helâl saymaz mıydınız?’ o da evet deyince, Resulullah Aleyhisselam ‘İşte bu, onlara ibadettir’ buyurmuştur..
Adiyy Bin Hatem ibadeti sadece secde-rüku-kıyam olarak, namaz kılmak olarak düşünmekte idi o ana dek belli ki.. Günümüzde çoğu müşrik toplumun sandığı gibi.. Oysa kimin hükmünü tanıyor tabi oluyorsan o senin rabbindir.. Yazılı anayasaları veya sözlü töreleri koyan parlemento veya başkanlar liderler, veya sözgelimi şiilerde ruhban seyitler, batinî sufilerde şeyhler, bir çok cemaat ve tarikatta liderler hocalar vs, bunlar ilahi yasa ile Şeriat-ı Muhammedî ile çelişince onlara rağbet edenler bu insanları rab edinmiş olurlar. O yasa koyucular da Allah’ın Kur’an’da ‘tağut’ yani tabiri caizse ‘kafirin önde gideni’ diye andığı ve kendilerinden içtinab etmemizi sakınmamızı emrettiği kimseler olurlar.. Tağutlara gönülden tabi olan sürüler de ‘kafir’ler olmuş oluyorlar vesselam..
Bu bahiste de ilgili güzel bir makale nakledip kısa keselim:
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdullah-yildiz/allahtan-baskalarini-rabler-edinenler-21837.html
Bu arada.. Müşrik Allah’ın mevcudiyetini inkar eden değildir. Ateist değildir. Allah’a inanan ama ilahlık veya rablikte ona şerik yani ortak koşandır. Allah’tan başka rab-ilah edinen tabiri ile gerek Allah tanımazlar gerek Allah ile beraber başka rab ve ilahlar da tanıyanların hepsi kastedilmektedir.. Yani bazı yasalar Şer’î bazısı Tağutî olan toplum bir şirk toplumudur. Tevhid dışıdır..
Levent AKINCI
Ebu Salahaddin Baybars