Bizim kuşak ve daha büyüklerimizden çoğu, seneler evvel western kovboy filmleri başta olmak üzere 18. ve 19. yüzyılda Amerikan hayatını gösteren batı filmlerini, o devre o döneme dair çeşitli dram veya macera filmlerini seyretmişizdir. Ben de çoğunu bilirim.
Bazılarını ilk defa bazılarını da tekraren, geçen yıllarda yaşadığımız plandemi filmi esnasında, yani ev zencisi olmaya zorlandığımız zamanlarda (ve bir arazi zencisi olarak tabi ki) yeniden seyretme fırsatım oldu. Tarih ve tabiat sevdalısı kır aşığı biri olduğum içindir, The Kentuckien yani Kentakili adlı filme de takıldım bir kez daha seyretmeden geçemedim. Bu vesileyle filme ve film üzerinden Avrupa ve Amerika tarihine ve sinemasına dair bir kaç kelam edeyim dedim. Bu tür filmlerde devrin kıyafetleri, eşyalar, evler ve mimari, yemekler, silahlar, teknik seviye, aile ve toplum yapısı, inanç ve adetler, çeşitli güç odakları ve dengeleri ve çatışmaları, dil üslup.. Bir çok cihetine dikkat ederim. Ki zaten bir tarihçi olarak bir sebebim de budur seyretmede..
Seyretmiş olanlar bilir; filmde Hannah esir-rehin olmuş olan fakir ve tahsilsiz ama delikanlı mert ve merhametli bir kız, Susie ise özgür ve tahsilli ve sosyete özentili bir kasabalı öğretmendir.. Sülalesiyle başka bir sülale arasındaki kan davasından kaçarak oğluyla ve köpeğiyle birlikte göç eden esas oğlan yani salak adam, Susie’ye tav olur, avcı iken av olur. Kafeslenir. Susie, iti ağaca, adamı iç güveysi olarak alıp eve, çocuğu da okula ‘bağlamak’ isteyen ve, kendini adeta prenses sanan, düzenci bir korkak aslında. Günümüzde bizim bazı metropol köylüsü, sonradan görme ne oldum delisi, diploma kariyer kurbanı feministlerimizi hatırlatıyor. Şu, kendi ayakları üstünde durabilmeyi yaratılış gayesi sanan bazı güjlü gadınlar.. Leylek de kendi ayakları üstünde duruyor hatta bazen tek ayak üstünde, ama beyin kuş işte.. Neyse, geçelim, bu bahse ‘8 Mart ve Feminizm”, “Kadının Adı”, ‘Memleket Feminizme Teslim’ başlıklı yazılarımda biraz temas etmiştim.. Tahsilsiz kız Hannah daha mert, vefakar ve cefakar ve cesur bir kadın. Gerçek kendi ayakları üstünde olan o. Ve Hannah ıslah olsa tam ev hanımı, iyi bir eş ve iyi bir anne olabilecek türden ve gerçek güçlü kadın.. Tabi bunu filmdeki Hannah için diyorum. Gerçek hayattaki oyuncu Dianne değil kastım..
Avrupa’da idamlık suçlara karışınca, idam edilmekle bedava iş gücü olarak esir-rehin olarak Amerika’ya götürülmek arasında tercih hakkı verilen ve Amerika’da daimi veya belli bir süreliğine esir-rehin olmayı seçmek zorunda kalanlar olurdu eskiden. Aynı şekilde ödenemeyen borç sebebiyle de rehin köle veya esir olan kimseler olurdu. Bir çeşit beyaz köleler yani. Bedava iş gücü olarak kullanılan bu rehinler çeşitli istismarlara uğrardı, bazısı uzun yıllar boyu o hal üzere yani rehin olurdu.
https://en.wikipedia.org/wiki/Indentured_servitude_in_British_America
Burada epey bir malumat var.
https://youtu.be/cHGFROnaY4U Bu filmde bahsettigim beyaz rehine-köle örneğine yer verilmiş. Hatırlatalım, Amerika Birleşik Devletleri’ne giden yolu da tasvir eden bu filmde Kızılderili ulusu yine vahşi ve hain, sömürgeci Avrupalı göçmenler de medeni ve kahraman olarak gösterilmiş. Alçak Haçlı Sömürgeciler!
https://youtu.be/zafpZ5w5e3M Bu filmde de beyaz köleler var. Kızılderililer yine vahşi ve tecavüzcü katiller olarak gösterilmiş..
Kentakili’ye dönersek; filmdeki Hannah da gördüğüm kadarıyla öyle bir beyaz köle..
Derler ki; beyaz köleler Amerika’daki işlere yetişemeyince, o sebeple gemilerle binlerce zenci taşıdılar kıtaya. Ve o getirilen zencilere de ilk kademede en büyük zulmü o eski esir-rehin beyazlar yaptı.. Kendilerine yapılanları fazlasıyla onlar da gariban zencilere yaptı..
Ayrıca, henüz altıpatların ve çekirdekli kovanlı mermi ve silahların olmadığı, namluya barut tepilerek saçma atılan tüfeklerin asrını güzel tasvir etmişler. Film biraz da Friendly Persuasion filmini ve Open Range filmini anımsattı. Ama o, daha sonraki devir yani kovboy devri, ve Kentakili’deki gibi kan davası değil, klasik kasaba ve arazi baronları ile sömürüye sindirilmişliğe karşı çıkan silahşör kovboyların çatışması üzerine kurgulanmış.
Ve Kentakili’de mis gibi bir tabiatın, tabiri caizse cennet gibi bir kıtanın Haçlı Sömürgeci Avrupalılar’ca doldurulup ifsad edilme aşamasındaykenki bir kırsal köy-kasaba hayatını resmetmişler adeta. Tom Sawyer’deki kasabayı da çağrıştırıyor.. Sürüler halinde geldiler.. Geldiler.. Ve geldiler. Ta ki bu günkü sömürgeci diktatörlük ve rezalet metropoller oluştu.. Ve bu süreçte Kızılderililer ve Zenciler büyük soykırım ve zulüm gördü. Gelen beyazların da fakiri fukarası her zaman ezildi. Filmde de bu, kısmen tasvir edilmiş. Amerikan rüyası değil, Amerikan kâbusu..
Evet, hayran hayran hayaller kurarak seyreder insanlar bu filmleri, Kentucky, Montana, Alaska, Teksas, Mississippi vs.. Bir nehir kenarında ve orman ve başı karlı dağlar manzaralı bir ahşap ev, veya çiftlik.. Ama elbette ki kafir zalim bir kavimdi ve de bunun bir meyvesidir; can, namus, mal emniyeti olmayan bir harami ülkesi idi! Hâlâ da öyle ya! Kendi ülkesinde zulüm yetmedi yüz yıldır dünyanın başına bela oldu Abd!
Bu tür filmlerden en çok haz aldıklarım, o düzene saldıran başkaldıran kahraman konulu olanlardı. Open Range, Josey Wales vs.. Tabi hakikaten öyle birileri var olmuş mudur orası ayrı.. Malum, adamların her işi yalan dolan. Kim kahraman kim câni orası gerçek tarih araştırmaları ile bilinebilir belki..
Kıtanın dört bucağına birden yecuc mecuc gibi üşüşmede, büyük yayılmada Doğu Batı Tren yolu ve Bankalar büyük rol oynadı. Sürekli demiryolunu ve Bankaları hedef alan Jesse James çetesi konulu filmleri ve benzerlerini de bu yüzden sevmiştik..
Ha bir de, nadiren ve az da olsa Kızılderililer’in hakkını veren bazı filmler olurdu, onları da severdik. Apache, Komençero, Gerenimo, ve Broken Arrow yani Kırık Ok vs gibi.. Kırık Ok’taki yiğit Kızılderili şefi Kuçiz’in raconunun veya töreli kız Sonseeahray’ın hazin sonunun bizde çok tesirleri olurdu..
Bir de Beyaz Diş, Vahşetin Çağrısı gibi filmler.. Bu gün bile denk gelsem çok hüzünlenirim tıpkı ilk seyrettiğimdeki gibi.. Evet, konusu 19. asrın ve kovboylar devrinin sonlarında Amerika’da Alaska’da geçen Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş ise hepsinden güzel ve hakikatli filmlerdir. O devri tasvir noktasında başarılı. Dediğim gibi, çok da hazin.. Bu ikisinin çok versiyonu sahnelendi ise de şahsen en çok Vahşetin Çağrısı 1972 ve 1993 çekimini, Beyaz Diş’in de 1991 çekimini beğenirdim. Bazı sahneleri hariç tabi ki.. Sanayi devrimi sonrası gelen kalkınma ve modernleşme sürecinde kapitalizme ve insanı ‘değer’sizleştirmeye ‘merhamet’sizleştirmeye karşı buhran geçiren ve isyan eden, ve kapitalist otoriter bir baba (ve onunla özdeşleştirdiği devlet otoritesi ile ve adeta kemiğe üşüşen köpek sürüleri gibi gördüğü toplumla) çatışmaları olan bir gencin, yerinden yurdundan firarını ve dağlarda bir kurt ile olan dostluğunu ve asîl ama hazîn sonlarını konu edinir bu iki film.. Kitaplardaki hikâyeye sadık kalınmamış tabi ki filmler biraz daha farklı seyrediyor. Ve en önemli ayrıntı da şudur, çok çabuk tav oluyoruz, malum, doğu toplumlarıyız, merhamet ve racon konu oldu mu hemen aldanıyoruz; filmlerdeki merhamet ve dostluk bir yana; Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş romanlarında Ateist Jack London kâh aleni kâh alttan alta zehrini akıtır, Evrim düşüncesini zerk eder..
Bu ve benzeri Batılı Ateist yazar çizer takımına dair şu makalemizde bir şeyler yazmıştık;
Fareler ve İdeolojiler
Kitaplarda olduğu gibi filmlerde de yine zehrini akıtır batılı! Mesela Hondo filminde, yetim çocuğu kan kardeşi edinen Kızılderili şefi, çok mert ve racon sahibi biri olarak gösterilir; fakat filmin nihayetinde çocuk Kızılderililerin vahşi sadist bir kavim olduğunu fark eder ve nefret eder.. Meselâ, Apache filminde şef Masai savaşçılığı direnişi bırakıp evcilleşir, tarıma razı olur. Ve hükümet onu affeder. İslam dünyasından ve üçüncü dünya ülkelerinden bekledikleri de budur bu günde! Elbette tarım da zenaat da ticaret de lazımdır. Ama evvela islam beldelerindeki istilâların son bulması, evvela Hürriyet yani Hilafet.. Çoban da olsak, Çiftçi de olsak, İşçi de olsak, Esnaf da olsak, her birimizin bir hedefi de o olmalıdır. Ben göremezsem bile çocuklarım torunlarım görmeli temennisi olmalı..
Evet, batı insanına güven olmaz. Belki de Kırık Ok filmindeki racon ve mertlik sahibi şef Cochise, gerçekte direnen şeflerin aksine direnişi bitiren satın alınmış bir haindi, ve bu yüzden bu güne dek mezarı saygın bir şekilde korunmuş. Belki de hakikaten filmdeki gibi mert biriydi. Kim bilir.
Şu makalemizde de sinema ve ideolojiler üzerine mühim bazı tesbitlerimiz olmuştu; https://www.ayncalut.com/ideolojiler-ve-sinema/?amp
Tekrar filme yani Kentakili’ye dönersek, Tom Sawyer kitabını ve filmini de çağrıştırıyor bir yönüyle. Hani şu, Mississippi nehri kenarında sanayi devrimi esnâsında veya akabindeki bir kasaba-köy hayatını konu edinen hikâye ve film. Amerikan insanının o asırdaki buhranının daha sonraki asırdaki halini de East of Eden filmi ve Godfather gibi filmler tasvir ediyor bildiğim kadarıyla..
Altta kalanın canı çıksın denilen, orman kanununun yaşandığı bir yerdir Amerika.. Bu gün de çok farklı değildir. Hâlâ daha zencîler ‘nefes’ alamıyor. Altmışlara kadar, bar kapılarına ‘zencîler ve köpekler giremez’ yazardı.. Yine birer batı filmi olan Malcolm X ve Mississippi Burning gibi müstesna bazı filmler bu konuyu iyi tasvir ediyor.
Velhasıl klasikleri bu malumat ve bu basiret ile seyretmemiş olanlar her seyrettigini hakikat zanneder. Oysa yalan üzerine kurulmuştur tüm medeniyetleri. Bu yalanlar romanlarda da filmlerde de görülür. Buffalo Bill aslında Kızılderili ve Bizon soykırımcısı bir pislikti mesela. Bir cengaver değil!.. Kuzey Güney savaşı; köleliğe karşı çıkıp çıkmama ile açıklanır, oysa o bir maskedir. Zenci köleliğine karşıyım diyen Yankiler bir yandan da dört bir tarafta Kızılderili soykırım ve asimilasyonunu icra ediyordu. Güneyliler de hem Kızılderili hem Zenci soykırımcısıdır! Hepsi aynı Sömürgeci Haçlı Avrupalı işte! Hepsi aynı kahverenginin tonları işte.. İngiliz, Fransız, Hollandalı, İspanyol ve Yahudi Mason sermayenin çeşitli çekişmelerini yok Amerikan bağımsızlık devrimi yok iç savaş vs diye yazdılar konuştular sürekli..
Asırlarca gevvatlık yapmış, gelinleri ilk geceyi, kendilerini sürü olarak sahiplenmiş lordların koynunda geçirmiş; şeytan diyerek kedileri yakarak katletmiş; sıçanlar arasında kara veba ile gebermiş; ayartıp yatamadıkları sahipsiz dul kadınları cadı diyerek yakmış; onlarca Haçlı seferi ile İslam diyarında işgal ve zulumler etmiş; ve Kılıçarslan, Zengi, Salahaddin, Baybars, Murad, Fatih, Süleyman, Barbaros, Akıncılar, Leventler eliyle her seferinde domuz burunları sürtülmüş olan o bir kısım Avrupalılar’dır Amerika dedikleri kıtayı işgal edip Abd’yi kuranlar!
Levent AKINCI

