Kabe’nin yolları bölük bölüktür.
Benim yüreciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Canım Kabe’m varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını
Canım Kabe’m varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
Anadolu ve Balkanlar’daki Müslüman Türk halkı da diğer islam halklarındaki gibi, Hacı adaylarını uğurlarken sıkı sıkı tenbihlerler, ‘Kâbe’yi görünce beni de ismen yâd edip hakkımda hayır duada bulun’ derler. Ve Hacc dönüşü de büyüklerin, normal zamandaki gibi elinin üzerini değil avuç içini öperler. Hacerulesved ve Kâbe’ye sürüldüğü için..
İslâmî Türk tarihinde ve kültüründe Hicaz’ın ve Filistin’in, hassaten Salat’a kıble olarak tayin edilmiş olan ve Hacc ettiğimiz Kâbe’nin yeri çok büyüktür. Mekân olarak ilk orası gelir, en mukaddes yer olarak orası kabul edilir, sonra da diğer iki mescid.
Şimdi burada herkesin bildiği şeyleri tekrar ve malumu ilam etmeyeceğim. Ecdadımızın mübarek beldelere olan hürmet ve hizmetlerini az çok hepimiz biliyoruz.
Afrika’nın Ümit burnunu keşfeden ve oradan Hint sularına ve Kızıldeniz’e giren Haçlı Sömürgeci Avrupalılar, Mısır’daki idareye karşı bir gövde gösterisi olarak Cidde’yi topa dizmiş ve az içeride ötedeki Mekke’yi de işgal edebilecekleri mesajını vermişlerdi. Osmanlılar Hilafet makamına gelir gelmez ilk fırsatta Kızıldeniz’i adeta Hacc mıntıkası harem bölgesi gibi telakki edip ecnebilerin girişini ta Yemen Habeş hattından itibaren kapatmış ve gayri muslim gemilere yasaklamışlardı. Yani gayri muslimlerin ticari gemileri oraya geldiğinde artık oradan sonrası için müslümanların gemilerine nakliyat ile devam edilebilirdi ticarete ve kefereler o sulara giremezdi!
Surre Alayı’nı, veya başta devlet ricâli olmak üzere bir çok Osmanlı eşrafının başta Mescid-i Harâm Kâbe olmak üzere Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa için ne kadar çok vakıf kurduğunu tarihle ilgilenen herkes az çok bilir. Ecdadımızın en son deminde bile nasıl dişiyle tırnağıyla müdafaa ettiğini de bilir herkes. Baba dedem ve Mekke’de Ecyad kalesindeki son birliklerde yer almış Bozok’lu Gazi Hacı Ali’ye de bir kez daha rahmet diliyorum. Medine müdafaası da Kanal ve Filistin harpleri de tam bir destandır. Yazık ki içeride İttihatçı Sabetay Mason elitlerin ihanetiyle ve Şerif Ailesi’nin ihanetiyle Filistin cephesinde hezimet yaşanmış ve binlerce askerimiz şehid ve esir olmuştur.. Ve esasen Hicaz ve Filistin’i kesinkes kaybetmemiz de, koca Osmanlı’nın yıkılışı ve Mondros da, hepsi 1918 Filistin cephesi bozgunu ile, oradaki ihanetle gerçekleşmiştir..
Döneyim halkımızın Kâbe sevgisine. Evet, şiirden ilahiye, duvar halısındaki kilimindeki nakışa dek kültürün her sahasında görmek mümkün.
Mesela; en işe yaramaz iki şairde dahi Kâbe sevdası ve hürmeti görmek mümkündür, ki, evliyayı, ulemayı, ümerâyı, siz düşünün neler yazmışlar neler söylemişlerdir;
“Bana kara diyen dilber” diye başlayan Karacaoğlan şiiri, ki bazen türkü bazen de ilahi olarak okunur çeşitli şekillerde, orada şu cümle geçer “Kara donlu Beytullah’ın örtüsü kara değil mi” yani en şerefli mescid olan Kabe’nin de örtüsü siyah değil mi?.. Veya meselâ Namık Kemal’in “Git vatan, Kâbe’de siyâha bürün” dediği şiirini edebiyatla meşgul olanların çoğu bilir..
Girişte sözlerini naklettiğim “Kâbe’nin yolları bölük bölüktür” ilahisini çok severim. Ki bildiğim kadarıyla laedri yani anonim olup, halkın bağrından çıkmış bir ilahidir.
– “Kâbe Arab’ın olsun, Çankaya bize yeter” diyen Kemalist küffar da,
– “Namazımız niyazımız iki telli sazımız, bizim kıblemiz insandır” veya “Hacc yeri Kerbelâ olsun” diyen Safevî müşrikler de,
– “Bu kadar insanı Arap çöllerine Kâbe yollarına dökmeye gerek yok, Hacc’a da Kurban’a da gerek yok; çevrenize iyilik yapın yeter” diyen paganlar ve papağanlar da..
Cümle küffar çatlasa da patlasa da bu Ümmet, Araplar, ve Türkler ve can yoldaşı Kürtler, ve Çerkesler, ve Boşnaklar, ve Arnavutlar, ve tüm diğer Islam kardeşlerimiz, hepsi de Kâbe aşığıdır!
Kıblesi Selanik, Ankara, Moskova, Washington, Pekin, Tahran veya başka yerler olanlar bu hakikati asla değiştiremeyecek Biiznillah!
Her kim Islam Ummeti’nin Kıblesi Kâbe Beytullah’a düşmansa bilsin ki o Kâbe’nin şahsında Islam’a, Tevhid’e, Şeriat’a düşman! O Allah’a ve Peygamber’e düşman! Cevabımız da şu ayetle verilmiştir: “De ki; kininizle geberin!”
Ebrehe’den beri Kâbe düşmanları ondaki heybeti, asâleti, ve hürmeti hazmedememişler ve çeşitli sâiklerle ona hasım kesilmişlerdir..
Hacc ve Kurban, ne insana hürmete engeldir, ne fakirleri doyurmaya, ne de mahlukata merhamet etmeye! “Allah’ın, birleştirilmesini emrettiği şeylerin arasını açan” ve madden insan suretinde olsalar da mânen tek gözlü deccal sîretinde olan batîni, ibâhî ve sâir küffardır süslü laflar ederek Kâbe’yi ve onun şahsında Ibadetleri, Salat’ı, Hacc’ı, Şeriat’ı, Islâmiyet’i, itibarsızlaştırmaya çalışanlar!
Levent AKINCI
